Servet Vural’ın haberinde önce videoyu izledim…

İngiliz Burnu adı verilen bölgede 35 yıldır oturan, bulunan, üzerinde Göztepe tişörtü bulunan kişi anlatıyordu…
Nasıl bayramlarda, ‘Nerde o eski Bayramlar!’ diye anlatanlar vardır ya, Göztepeli Gürsel Özay Günay da günün sorunlarını dile getirirken, bana bir zaman gezintisi yaptırdı.
‘Yakılan ağaçlar’ dikkatimi çekti…
Orman yangınından ya da dikkatsizlikten meydana gelen değildi bu anlattığı…

Günübirlik piknikçiler ya da tatilciler, mangallarını yakmak için kestikleri ağaç dalları ve kütüklerinden yararlanıyorlar…
Böylesine bir doğa katliamına ilk kez tanık oluyor ve duyuyorum…


Ete para buluyor ama kömüre yok..
Nasıl adam bir paket sigaraya dünyanın parasını vergi olarak ödüyor, ama 50 kuruşluk bir gazeteyi almaktan kendini tasarruf diye ala koyuyorsa öyle bir şey!
Şimdi diyeceksiniz; devlet de en pahalısı bir lira olan gazete alımından tasarruf yapmak için geçenlerde karar alınmadı mı?
Peki onlarca mangal sever tuvalet ihtiyaçlarını ise nasıl karşılıyor?
Tahmin ettiğiniz gibi onlarca kişinin yüzdüğü, yararlandığı denizden…
Hiç kimsenin ne seyahat hakkını, ne de tatil ve deniz hakkını elinden alamazsınız…
Ama onlara hizmet sunarak ya da görevliler tarafından uyarılarak yardımcı olabilirsiniz?
Bunu tabii ki yöneticilere söylüyorum…
Göztepeli Gürsel Özay Günay sorunları dile getirirken yollardan da laf etti.


Tozu dumanı bir yana bırakalım…
Bozulan yolları da, ama bir önemli nokta var, bu da halkın istek ve dilekleri ile şikayetlerine kulak tıkanması…
Onlarca yerleşik aileler isteklerini yöneticilere iletirken, sahil yolunun tek yön olarak düzenlenmesini istemişler.
Nedenlerini de anlatırken, hız yapan ‘sürat delileri’ ile sık meydana gelen kazaları da anlatmışlar.
Ne duyan ne de ilgilenen var…
Ne demiş şair;
‘Bir elinde ayna bir elinde cımbız umurunda mı dünya?’
Ya da binlerce kişinin hayran kaldığı İngiliz burnu…
İnsanları mutlu etmek zor iştir…
Ama gönlünü yapmak çok kolaydır…
Önceki CHP’li belediye başkanı Gökhan Bey ile de anlaşmazlığa düştükleri noktaların olduğunu anlatan Gürsel Özay Günay ‘Ama gelip bizim sorunlarımızı dinliyor ve gerekeni yapıyordu’ diyor…
‘Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek’ demek herhalde böyle olsa gerek…
Çöpleri de bir yana bırakalım…
Foça'da evleri olan veya kirada oturan vatandaşlar tozdan topraktan bahçelerine bile çıkamadıklarını bu sıcaklarda pencere bile açamadıklarını canlarından bezdiklerini söylüyor.
Haklılar da…
Biri çıkmış yıllar önce, ‘Şu okullar olmasa idi maarifi ne güzel idare ederdim!’ dememiş mi?
Sanıyorum; aybaşını yani maaşını düşünenlerin de aklından şu geçiyordur:
‘Sizi buraya ben mi davet ettim!’
Ben söyleyeyim:
‘Yok baban!’
Vatandaşın tepkisi işte bu cümlede yatıyor…