Aldım kalemi elime düşünüyorum medeniyet ne demek? Kendimi bildiğimden bugüne kadar hayatımızda egemen olmuş medeni ol, medeniyetsiz, medeniyet derken birden okulda müzik derslerinde bize öğretilen hançerimizi parçalayarak inanarak söylediğimiz marşın sözleri döküldü hatırlayabildiğim kadarıyla…  Beethoven’in 9. senfonisi müziğiyle

“Medeniyet insanlara güneş gibi nur saçar bildiğimizin ışıkları karanlıkta yol açar bu yol bizi mutluluğu kucağına götürür neşeyle bağlı dostluk insanlığını yürütür.
Kardeş olun iyi insanlar bunu ister, Tanrımız bu dünyada her şey geçer, en son sana dost kalır, insanlığa doğrula göğsünü aç korkmadan, hür doğmuştur insanoğlu, hür yaşamak hakkıdır” Bu marşı inanarak söylerdik o. O zamanlar tabi yüklendiğimiz sorumlulukları farkında idik. Biz ders için sınıflarımıza girdiğimizde güne, derse “Türküm doğruyum çalışkanım…”  diye başlar git okulumuzun marşı da “en hakiki mürşit ilimdir bize, yüce Atatürk'ün izindeyiz, biz hepimiz bağlıyız vazifemize, yaşasın var olsun Türk Kolejimiz”di.

***

O zaman muasır medeniyetlerle Amerika başta olmak üzere Avrupa ülkeleri idi. Okuduğumuz müfredat sayesinde ilimde bilimde onlarla yarışmayı ama kültürde inançta değer yargılarımızda Türk kalmamız işlenirdi. Dünyada kendi kendini besleyen yedi ülkeden biriydik. Komşularımızın ne adı ne etnik kökeni ne dili ne rengi konuşulmazdı. Dostluk ve komşuluk ilişkileri içinde yaşardık. Tüm okul hayatımızda giydiğimiz üniformalar bizi hep bir yapardı. İlerleyen zamanda pompalanan yabancı hayranlığı yabancı mallar sinsice hayatımıza girdi. Medeniyet tanımı altında hepimiz farklı etkilendik. Daha çok daha az. Bulunduğumuz ortamların bizi şekillendirmesi ile büyüdük okulları bitirdik, üniversiteleri de. Ancak o zaman hayatın içinde başladığımız hayat üniversitesi asla bitmeyecek mezun vermeyecek, çünkü bilginin, öğrenmenin, değişimin sonu yok. Mühim olan bu öğretileri hangi yönde kullanıyorsunuz nasıl yontulmuş evrilmişsiniz. Ne dersler almışsınız. Bugün dünyada medeniyetin temsilcisi bildiğiniz ülkeler hala öyle mi. İrdeleyelim.

***

Kendini birinci dünya ülkeleri diye parıldatan ülkelerin dış görünüşünü, tüm dünyayı evlerimize getiren müthiş teknolojik gelişmelerle, parıldayan yüzlerinin ne kadar karanlık olduğunu görebiliyoruz edindiğimiz bilgilerle. Bugün artan dünya nüfusu ile azalan doğal kaynaklar, Güçler, pasta payı, değişen dengeler, güç savaşlarının vurmadığı toprak yok. Politika enstrümanları kavram, konsept kargaşası. Böl ve yönet. Her yol mübah. İzliyorsunuz çöken Amerika'da Trump'ın pompaladığı sağcı ekstremistler ve sonrası Biden tarafından 1973 de “Roe versus Wade” davası olarak bilinen Amerika'daki bir kadının hamileliğini sonlandırma kararını ölçüsüz devlet kısıtlamasından koruyan ABD'de yüksek Mahkemesi kararın olarak bilinen Amerika'daki bir kadının hamileliğini sonlandırma kararını genelde iptal edilerek eyaletlerdeki alınacak kararlara bırakılması. Kıyamet kopuyor yine kadınlar üzerinden. 18 yaşına gelmemiş çocukların “Trans matter issue” programı ile psikiyatri yolu açılıyor. Kadın- erkek, eril - dişi dışına çıkılıyor. Ana konular doğum kontrolu, cinsellik, korunma göz ardı edilip, doğan çocukların aile birliği içinde büyümesi koruması da. İngiltere bir adım önde. Aynı cinsin evliliğini, evlat edinerek çocuk sahibi olmalarını onaylayarak. Bu ülkelerde plastik rekonstrüktif cerrahi altın çağını yaşıyor. Olay kozmetik görüldüğü için. Ortamlar, ayrımcılık, genetik kaale alınmıyor. Herkes her şeye hakkı olduğunu varsayıyor. Ya insanın insan olarak kazandıkları haklar? Kanunlar bu nedenlerden dolayı var. Adalet eşitlik çoklu seslere kulak verme. Sonuç hoşnutsuzluk, mutsuzluk, tatminsizlik. Her ülke gibi biz de payımızı alıyoruz. Medeniyet mi bu?