Her yaz başlangıcında bazı turistik bölgelerimiz ile ilgili şikayetler hemen basın yayın organlarına düşer.
Haklı olanı çoğunlukta olduğu gibi, haksız eleştiriler de vardır.
Şikayetlerin büyük çoğunluğu haksız kazançlar yani pahalılık üzerinedir.
Tabi ki pahalılık sadece turistik bölgelerde olmaz.
Bazı özel durumları çıkarlarına kullanmak isteyen fırsatçılar da olur.
Tıpkı Pandemi döneminde bu fırsatçıların bazı ürünleri ateş pahasına satması veya stokçuluk yapmaları gibi.
Konumuz turistik bölgelerimiz.
Pandemi yasakları kalkınca Bodrum’dan fahiş fiyatlar nedeni ile şikayetler düşmeye başladı.
Ticaret elbette kar amacı ile yapılır.
Ama ticaretin de bazı temel kuralları vardır. İşletmeler ne denli kaliteli işler, üretimler, hizmetler yaparsa yapsın, temel ahlak kurallarına uymaları gerekir.
Bu konuda ülkemizin isminin pek de iyi anılmadığını hepimiz biliriz, ya da duymuşuzdur.
Fahiş fiyatla karşılaşan bir turistin ülkesine döndüğünde nerelerde neler söylediğine duyunca insanın içi acıyor.
Günümüzde insanların internet üzerinden binlerce kişiye ulaştığını düşünürsek; fahiş fiyat uygulamasının ülkemize ve ticaretimize ne büyük darbeler vurduğunu daha iyi anlarız.
Neden yazdın bunları zaten bildiğimiz şeyler diyebilirsiniz.
Doğru.
Ama Bodrum Belediye Başkanımızın Bodrumdaki fiyatları savunmak için söylediği bir cümleyi duyunca insan istemese de çok şey düşünüyor.
“Biz turistin cebindeki parayı sonuna kadar almakla mesulüz”.
Demiş Sayın Başkan.
Bodrum’un en büyük ekmek kapısı turizmdir doğru.
Ama bu size turistin cebindeki parayı fahiş fiyatları savunarak alma mesuliyeti vermez.
Turist zaten oraya parasını harcamak için gelmiştir.
Sizin mesuliyetiniz, turistin parasını harcayacak kaliteli hizmet üretilmesi, çeşitlilik ve bunun kontrolünü sağlamakla sınırlıdır.
Bunları sağlamak yerine sadece turistin cebine göz diktiğinizde siz sadece fırsatçı olursunuz.
Her yerde döner fiyatının 370, pide fiyatının 180 Tl olmadığını biliyoruz.
Ama genel olarak Bodrum ve Çeşme gibi merkezlerde fiyatların normalin çok üstünde olduğunu da hepimiz biliyoruz.
Dünyanın zengin insanlarının, sanatçıların bu merkezlere gelmesi, onları fahiş fiyatla soyma hakkını da vermez.
Onların özel hizmet istediğini ve bu hizmetin bedeli olacağını da herkes bilir.
Zaten onların gittiği gideceği yer bellidir, turistlerde genel olarak 24 saat yeme içme dahil otellere gider.
Yani piyasadaki normalin çok üzerindeki fiyatlar sadece bizim vatandaşlarımızı etkiler, bir de (zengin) olmayan turistleri.
Siz ülkemiz insanlarını zengin birkaç müşteriyi sevmek adına istemiyorum diyorsanız inanın ne Bodrum’un Bodrum’luğu ne de Çeşme’nin efsane kumsalları kalır, herkese hayal olur unutulur.
Fırsatçılık nedeni ile bu ülkeye yıllardır zarar verilmiştir.
İzmirli ticaret adamları özellikle mobilyacılar fahiş fiyat ve kalitesiz ürünler nedeniyle yıllar önce kaybettikleri Libya pazarını tekrar alabilmek için ne çabalar sarf etti hepimiz çok iyi biliyoruz.
Günümüzde ekonomik başarı sadece paraya odaklanma, daha çok kazanmak için her türlü oyunu yapmakla olmuyor.
Ekonomik başarının göstergesi ticari ahlakla ölçülüyor, bu da ülkedeki ekonomik huzursuzlukları ve dengesizlikleri önlüyor.
Sonuç olarak şunu söylemem gerekiyor ki: Spekülatif, günü kurtaracak kazanç sağlama yoluna gitmek yerine; daha çok çalışarak, üreterek, ürünleri çeşitlendirerek kazanmak; reel düşüncenin, ahlakın öne çıktığı bir yapının oluşturulması gerekiyor.
Bunun için de sağlam bir eğitim ve hukuk sisteminin ülke geneline yerleşmesi gerekiyor.