Şehrimizin simge isimlerinden ‘İzmir Baba’ Sancar Maruflu’yu kaybettik…

İnsanlar ne ister?
Arkalarından güzel sözler edilmesini değil mi?
A’dan Z’ye, 7’den 70’e, sokaktaki sıradan insandan en yukarıdakine hemen herkes Sancar Maruflu’nun kaybından duydukları üzüntüyü, yürekten dile getirdi.
Biliyorsunuz, biz Türklerde ölünün arkasından konuşulmaz…
Yani sadece iyi yönleri ele alınır.
Nasıl nikâh töreninde, memur ‘Ya şimdi konuşun, ya da ömür boyu susun!’ gibisinden konuklara öneri şeklinde bir soru soruyorsa, imam da, ‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?’ diye üç kez sorduktan sonra artık mefta hakkında sadece güzel hatıralar konuşulur…
Binlerce kişi ‘Gitme!’ diye Sancar için dualar etti, görüşünü açıkladı…
Çok az insana böyle bir sesleniş nasip olmuştur…
‘Vefa adamı’ Sancar Maruflu’ya acaba bizler gerekli ‘vefa’yı gösterebildik mi?
Hep lafta kaldı…
Öyle ki, ‘İzmir Baba’ lakabı bile İstanbul’da birkaç yıl önce düzenlenen bir törende kendisine verilmişti…
Öyle bir insandı ki, bir zamanlar Kuşadası’nda bin bir emekle yapabildiği yazlığını bile satmak zorunda kalmıştı…
Çünkü yanında çalıştırdığı, piyasaya kazandırdığı gençlerin maaşlarını, sigorta primlerini böylece ödeyebilmişti…
Öyle bir insandı ki, yakınlarının bile unuttuğu, İzmir’e Türkiye’ye hizmet etmiş kişileri kabirleri başında anmış, ileri yaştakiler için ise ‘anma ve hatırlanma’ günleri düzenlemişti…
Çoğu masrafını ev ekonomisinden karşılardı…
İzmir’in ünlü hayır lokmasını birçok değerimiz için döktürtürdü…
Öyle bir insandı ki, Kültürpark’ın yani bizim ‘İzmir Fuarı’ dediğimiz alanda yeşilliklerin kaybolmaması, beton yapılaşmalar için yönetim kadroları ile ters düşmesine, ekmeğinin kesilmesi tehlikesine rağmen mücadelesini bırakmazdı…
Öyle bir insandı ki, ‘Atatürk’ isminin geçtiği Bayraklı, Karşıyaka sırtlarındaki ağaç dikim sahalarından geçmesi planlanan yollara da, imara açılmalarına da göğüs germesini bilmişti…
Bir bakıyorsunuz Konak Meydanı’nda ‘Buranın ismi Atatürk’ diyerek bir avuç idealistle gösteri yapıyor, bir bakıyorsunuz Hasan Tahsin heykeli önünde, ya da bir şekilde yerinden kalkmış, kaldırılmış Türk büyüklerinin büstlerinin bulunduğu alanda İzmir adına, halk adına, kendi adına, herkesin önünde bir şekilde ceket iliklediği kişilere ‘hesap sorma’ cesaretini gösterirdi…
Babacandı, gerçekten fakir fukaranın babası idi…
‘Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek!’ diyerek yalnız Ramazan aylarında ve bayramlarda değil, günün her saatinde dakikasında ihtiyaç sahiplerinin yanındaydı…
Öğrendiğime göre yine ilk önemli atak Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce’den gelmiş…
‘Sancar ağabey İzmir’in bir değeriydi, Güzelbahçemizde adını yaşatacağız’ açıklamasını yapmış…

Şu kadarını söyleyeyim:
İzmir’de hani ‘Şöyle zengin, böyle zengin, öyle hayırsever ki!’ diye tanıtılan medyatik isimler var ya, içlerinden belki de hiçbiri, ‘yardım ve vefa’ konusunda Sancar Maruflu’nun eline su bile dökemezdi…
Nurlar içinde yatsın…
Umarı Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce gibi ‘incelik’ gösterenler olur ve gelecek nesillere örnek İzmirli olarak anlatılır…
Aslında birilerine bir şeyler söylemek isterdim ama yeri ve zamanı değil…
Sancar Maruflu’nun Kültürpark’e bir heykeli yakışır…
Çünkü bir noktada manevi evladı olan Dr. Behçet Uz’dan da, İhsan Alyanak’tan da, Osman Kibar’dan da daha fazla Kültürpark ve Fuarcı idi…
Bir ara birlikte bir kuruş almadan ve hiçbir beklentimiz olmadan Fuar ile ilgili bir çalışma yapmış ve kısa sürede, dağıtılmak üzere bir ‘Fuar Dergisi’ çıkarmıştık…
Derginin tüm fotoğrafları Sancar Maruflu’nun arşivinden di…
Yine söylemeden edemeyeceğim;
Herkes torpil yaparken, yerine yetiştirdiği sevgili biricik oğlunun vatani görevini en sıkı bir şekilde yapmasını istemiş ve bu konuda da hiçbir yardım ve desteği kabul etmemişti…