Deprem ülkesi olduğumuzu 43 bin insan yaşamını kaybettikten sonra hatırladık. Sanki ilk kez bu acıyı yaşadık gibi bütün kurum ve kuruluşlar harekete geçti. Belediyeler şehirdeki yapılanmalar için çalışmalara başladığına, denetimlerin arttırılacağına, kentsel dönüşüme hız verileceğine dair açıklamalarda bulundu. Büyük bir acının yaşanması mı gerekiyordu bu tedbirler için? Neden unutuyoruz? 
Herkesin gündemi deprem. Alınacak tedbirler, yapılacak işler konuşuluyor. Daha önceki depremlerde de sadece konuşuldu. Biz vatandaş olarak artık konuşulmanın ötesinde gerçek adımlar atılmasını bekliyoruz. Bir kaç ay sonra unutulmasını değil. Aynı acıları yaşayacak tahammülümüz yok. Hafızalarımız bu kadar mı zayıf daha önce yaşanan depremlerde binlerce kayıptan ders almadığınız için daha büyük bir kayıp yaşadık. Unutmayın. Bu acıyı tekrar yaşamamak için unutturmayın. 
İnsan yaşamı bu kadar ucuz olmamalı. Yaşadığınız ev, kendinizi güvende hissettiğiniz yer olmalı. Herkesi bir korku kapladı. İnsanlar yüksek binalardan kaçıyor. Müstakil evlere yöneliyor. Semt değiştirenler, şehir değiştirenler var. Binlerce insan binalarını kontrol ettiriyor. Güvenmemeleri ne kadar doğal değil mi? 
Hatay'da hiçbir hasar almayan binalara dair birkaç haber yapıldı. Bu binaları yapan kişiler kendileri oturmak için yapmışlar. Yani ortada kar etme derdi yok. Tek dertleri güvenli bir bina inşa etmek. Demek ki büyük bir depremde dahi hasar almayacak binalar yapılabiliyor. Yapılır da buna şaşırmamak lazım ama gözlerini para hırsı bürümüş sahterkarların yaptığı binaların halini gördük. Bir haftada bir bina biter mi? Gözmüzü açıp kapatıyoruz bir yerde bir bina dikilmiş. Kim yaptı, nasıl yaptı, kim denetliyor bunları? YAP-SAT. Evet tek dert bu. En az maliyet en yüksek kar. Denetim denen şey yok çünkü ülkede. Var görünüyor yalnızca...  Büyük bir trajedi gibi. Bu kirli sistemi tamamen sıfırlamaktan başka seçeneğimiz yok.