Diyelim ki hiç sevmediğiniz bir kişi kadın veya erkek.
Onuru zedelenmişse, kendisinin yapmadığı bazı şeylerden.
Veya bir yakınının yaptıklarından dolayı hakaretler yağdırılıyorsa.
Bu hakaret korosuna katılmayı mı, dolaylı bir bağlantısının olması o kişiye hakareti haklı kılmaz diye koronun karşısında olmayı mı, sessiz kalmayı mı, ama onlarda bize yapıyorlar oh olsun demeyi mi yeğlersiniz?
Bilirim böyle bir soru gelince en azından büyük çoğunluk hakarete uğrayan mağdurun yanında yer alacaktır.
Ama eminim ki tüm seçenekler sosyal medyada taraftar bulacaktır.
Buluyor da.
Başak Demirtaş olayına gelmek istiyorum.
Vedat Muti isimli bir müptezelin çirkin hakaretlerine uğradı sosyal medya üzerinden.
Adalet Bakanı Abdülhamit GÜL, V.Muti’nin tweet’ine hemen tepkisini göstererek: "Hukuk, bu terbiyesiz ve provokatif sözlere karşı gereğini yapacaktır" dedi.
Sayın Bakan her şeyden önce yapması gereken görevi ifade etti çünkü onun için hakaret edilen kişinin A veya B siyasetine yakın olması değil vatandaş olması önemlidir.
Neyse sonunda gereği yapıldı ve V. Muti yeğeniyle birlikte tutuklandı.
Ama sen misin bu saldırıyı kınayan; V. Muti tutuklanmasına dek sosyal medya kırıldı.
Sadece Bakan Gül ile sınırlı kalmadı tepkiler, V. Muti’nin tweet ini kınayan tüm muhafazakar siyasetçiler kendi cemaatlerinden epey dayak yediler.
Yani muhafazakar camia içindeki ‘oh olsun’ ve ‘ama’cı korolar devreye girdiler.
Oysa, Sayın bakan ve bazı siyasetçilerin bu tweeti kınamaları onların duyarlılığının bir göstergesidir. Bu eziklik değildir, küçümsenecek bir olay da değildir.
Karşı camia da durur mu?
Tutuklanan kişinin doğru kişi olmadığı, AK Partili bir belediyede çalıştığı, ‘onların’ her zaman böyle yaptığı, bölücülük ve hakaret ‘onların’ işi olduğu vs.
Cahit Zarifoğlu’nun güzel dizileri düşüyor aklıma.
“Bir duruşu olmalı insanın. Bir bakışı, bir anlayışı, Bir aşkı, bir davası olmalı...” Diyordu.
Günümüzde büyük çoğunluk tavırlarını karşı tarafın hareket, eylem yahut ta gerçekte olmayan, tek tük bağımsız kişilerin tavırlarına, hareketlerine ve sözlerine göre belirliyor ve karşısında olduğu düşündüğü tüm camiaya o gözle bakıyor.
Bu kompleksli, ön yargılı davranışlar, duruşlar değişmediği sürece, herkes birbirine ahlak, duruş, medeniyet, demokrasi dersi vermeye devam edecektir kesinlikle.
Sonuçlarını az da olsa görüyoruz, umarım daha fazla ilerlemez.
Ata sözlerimizle çok güzel anlatılan şu gerçeği de unutmamak gerekir.
“Balık baştan kokar.”
Mecliste bir bayan vekile ‘ulan’ diye başlayan cümlelerle başlayan konuşmalar, Cumhurbaşkanının eşine çocuklarına akla gelmedik hakaretler.
CHP liderine yumrukla yapılan saldırı.
Bir düşünelim biz nerelere geldik.
Doğal olarak bu hakaret aşağılama veya darp olaylarına karışanlar, yöneticiler tarafından adeta ödüllendirilirse, caydırıcı cezalar verilmezse, biz bu sahneleri, benzer olayları görmeye daha çok devam edeceğiz demektir.
O nedenle kimse kimseyi suçlamasın çünkü bu iş tam da “tencere dibin kara seninki benden kara” işidir.
Çözüm mü?
Hadi yarın sabah işe ‘Bugün insanlığa dair ne kadar güzel şey varsa oradan başlamak istiyorum’ diye başlayalım ne dersiniz?