At pazarlığı mı yoksa bir koyup kaç alacağız?
Bu kaçıncı 'savaşa hayır' deyişim. Irak savaşı öncesinde de kaç kez savaşa hayır demiştik oysa. Kim dinledi? Savaş ağaları savaş karşıtlarını dinler mi?
Amerika'nın Irak'ı işgali öncesi Cağaloğlu'ndan Taksim'e kadar gazeteciler, sanatçılar, aydınlar barış zinciri oluşturmuştuk. O yıllarda gazeteciler, ki onlar 'Cağaloğlu yokuşunu çıkmayan gazeteci olamaz' kuşağının gazetecileriydi, ellerini taşın altına koyar ve doğru bildiğini, savaş karşıtlığında kamuoyunu aydınlatmayı yazılarıyla olduğu kadar eylemleriyle de gösterirlerdi.
Türkiye 'Bir koyup üç alma'yı tartışıyordu o günlerde. Rahmetli Turgut Özal öyle demişti çünkü.
Sonra Amerika iyice hazırlık yapıp bileylenince bu kez 'at pazarlığı yapıldı.'
Öyle dedi Amerikalılar o günkü AKP yönetimine.
Şimdi merak ediyorum: Bir koyup kaç alacağız?
Şimdi de at pazarlığı yapıldı mı?
Kimden ne alındı?
Söz mü alındı, para mı alındı?
CHP'nin ortaya çıkardığı Suud paraları ne için verildi? Savaş için mi?
*   *   *
Bu savaş bizim değil!
Bu çok açık ve net!
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden bir oy farkla geçmeyen 1 Mart 2003 tezkeresi onurumuzu kurtarmıştı. O tezkere geçse idi Irak'ta dökülen kanların ortağı olacaktık. Amerika güneyden değil, kuzeyden, Türkiye-Irak sınırından girecekti. Savaş Türkiye topraklarına sıçrayacaktı. 1 oy her şeyi değiştirdi. O zaman AKP'de Milli Görüşçüler biraz daha fazlaydı ve tabanlarına duyarlı davrandılar.
Şimdi bir çırpıda 4 Ekim tezkeresi  geçti.
'Savaşa hayır' dedim. Savaş zaten var. Olacak olana değil, olan savaşa hayır diyorum.
Suriye'deki savaş bizim savaşımız değil. Suriye halkının Esad'dan hoşnut olmadığı, Esad'ın devrilmesini istediğini bizzat gidip, gördüm, duydum.
Suriye gezimin bazı detaylarını önceden yazmıştım. Şimdi bombaların düştüğü Akçakale'den geçmiştim Suriye'ye. Her yerde Esad'ın fotoğrafları vardı. Halk misafirperverdi ve sohbette görüşlerini gizlemiyordu: Esad gitsin. Peki nasıl diye sorduğumda; "Biz bilmeyiz, Esad gitsin de nasıl giderse gitsin. Irak'ta Saddam gibi gitsin. Ama bize bir şey olmasın."
Böyle diyorlardı, benim inanamayan gözlerle bakışımdan gözlerini kaçırarak.
Savaş sana da bana da dokunur. Bana bir şey olmasın diyemezsin. Amerika'nın Suriye'ye girmesine hayırhah tutumuyla olur verenler gerçek bağımsızlığa ve demokrasiye, özgürlüğe ulaşamazlar.
Suriye'de yaşananlar bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük mücadelesi değil, emperyalist bir savaştır.
*   *   *
Arap Baharı, her biri çiçeklerle anılan, yasemin devrimi, lale devrimi diye adlandırılan devrimler gerçek demokrasi ve özgürlük istemlerini göz ardı etmeden ele alınmalı.
Bu bakış açısı o toplumların içsel süreçlerine emperyalist müdahaleyi haklı çıkarmamalı.
Biz yine tarihe karşı görevimizi yapalım ve savaş ağalarına, silah tüccarlarına karşı 'Savaşa hayır' diyelim. Unutmayalım ki 2. Dünya Savaşı'nı da 'Savaşa hayır' diyenler bitirdi. 'Savaşa hayır' sesleri çoğalırsa savaş çığırtkanlarının sesi kısılır.