Yazımı yazdığım bugün 30 Ağustos. Bambaşka duygularla doluyum. Tarih tüneline dalıyorum. 1922 Haziran ayında Atatürk yollarda son kontrolleri yapıyor. Taarruz planı o kadar gizli ki , hakimiyeti milliye gazetesi 20 Ağustos 1922 tarihli nüshasında Atatürk’ün köşküne bir çay partisi vereceğini haberini çıkarıyor ama o, büyük taarruzu başlatmak üzere Ankara’dan ayrılmıştır. Zübeyde hanımın bile haberi yoktur. Şöyle anlatır “Sefer kıyafetlerimi giyerek anneme veda için odasına gittim, ellerini öptüm izin istedim. Nereye? dedi çay ziyafetine dedim”. “Bu kıyafet ziyafete mahsus değil” dedi Zübeyde hanım. Saatler sonra merkez Komutanını çağırır ve sorar “nerede benim oğlum?”  “Efendim, çay ziyafetine  gitti” “Hayır ben biliyorum o ziyafete değil savaşa gitti. Bir kağıt kalem getirin benden ona bir mektup yazın”. “Oğlum seni bekledim dönmedin sen ziyafetine gideceğini söyledin. Ama ben biliyorum sen cepheye gittin. Sana dua ettim bilesin. Harbi kazanmadan dönme. Annen”.  

28 Ağustos’ta Mustafa Kemal Ankara’ya cevap yazdı “validem hanımefendi ve Fikriye hanıma. Afyonkarahisar’ı aldık bu nedenle daha birkaç gün buralarda kalmak lazım gelecektir. Siz müsterih olunuz. İnşallah duanızın bereketiyle bütün memleketimizi düşmandan kurtarmak nasip olacaktır”. Mustafa Kemal’in tüm değerlerini yanında taşıyarak verdiği mücadele. i·şte bugün 99. Yılını kutladık. 30 Ağustos büyük Taarruz un kazanıldığı gün safhalarını anlatan kitaplar başucumuzu doldurmalılar,  tekrar tekrar okumalı, anlamalı anlatmalıyız. Bakın Churchill nasıl anlatıyor “Şu anda mağlûbiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim çok üzgünüm, oysa oldukça umutlu ve mutluydum. Düne kadar Çanakkale bizimdir diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, erzakı çok iyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız Mustafa Kemal’i. İngiliz gururum olmasa Mustafa Kemal ve Türkleri alnından öpmek ve onları ayakta alkışlamak isterdim.  

Bugün Mustafa Kemal Atatürk bu topraklarda şerefin, haysiyetin, antiemperyalizmin üretmenin, bilimin adı. Onu anlamak demek, bu niteliklere sahip olmak demek. Bu yıl 30 Ağustos’ta Onu ve bizleri onurlandırdın hediyeyi filenin Sultanlarından aldık. Atatürk’ün kızları Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde koşuyor. Bayrağımızı dalgalandırıyorlar. Atatürk’ün vasiyet ettiği gibi onu anmak yaşatmak her Türk vatandaşının konuşmak, ondan medet ummak değil, onun gibi düşünmek, davranmak ve onun eserlerini devrimlerine düşüncelerine sahip çıkmak yolunda ilerlemektir. Bugün de Atatürk’ü silah arkadaşlarını bu cennet vatanı bizlere emanet eden tüm şehitlerimize minnet saygı ile anıyoruz. Ruhları şad, 30 Ağustos haftamız kutlu olsun.