Sevgili okuyucularım, geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'de yaşamanın, insanlarını sevmenin, dayanışmanın, yaşamı değerli kılmanın velhasıl insan olmanın onuru ve gururunu yaşadık. Doğrusunu isterseniz, bu tür duyguları artık kolay kolay hissedemeyeceğimi düşünmeye başlamıştım.
***
Özellikle geçen hafta artık evlilik programları yapamadıkları için, kayıpları arayan bir programda öğrendiklerim aklımı uçurdu, yaşam sevincimi dondurdu. Evlenip ayrılmış bir çift çocuklarını arıyor. Boşandıkları zaman ardına bakmadan giden bir baba. O zaman biri 2 diğeri 3 yaşında iki çocuğu bir devlet kurumu önünde terk edip giden bir anne. Halen her ikisinin de diğer eşlerinden olan birinin 4 diğerinin 3 çocuğu var. Terk ettikleri çocuklarının peşine düşüp arama nedenleri, birisinin çok saygın ve çok zengin bir adreste olduğu duyumunu almaları. Bu nedenle programı kullanıyorlar. Duyduklarıma, gördüklerime inanmam mümkün değil. Dedim ki yıllardır dibe vuruyoruz, vuracağız deniyor ya, biz dibin de dibine vurmuşuz. İnsanlar eğitimsizliğin, cehaletin, fakirliğin kara deliğinde kaybolmuşlar. Üstelik bugünlerin neticeleri de iyi değil.
***
Gelelim bana moral kazandıran, yazımın konusuna. Hepimiz hayatın uzun soluklu bir koşu olduğunu çok iyi bilmemize rağmen, kısa mesafeli hızlı koşularla kazanma isteği taşıyoruz. Sabırsız, emeksiz, farkındalıksız. Zaten her şeyin içi hızla boşaltılıyor. Korkunç bir algı ağı üzerimizde. Bir de biribirimize düşürülmeyi ön plana çeken hataları okuyamayınca bu günlere geldik. Ama artık beyazı arttırmamız lazım, siyahı azaltmak için; emek, sabır, sevgi örneği spina bifida (doğuştan omurga açıklığı hastalığı) konusunda olduğu gibi.
***
1976 yılında ülkemizden genç bir beyin cerrahı, ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde bu hastalığın tedavi edilmediğini fark etti. Kuşkusuz hepimiz için en değerli varlığımızın çocuklarımız olduğu bilinciyle, eşinin de desteğiyle, tüm çocukların kendi iki çocuğu gibi büyümeleri amacı ile bu konudaki dünyanın en iyi merkezine eğitim için gitmiş, iki yıl bu konudaki araştırmaları ile en iyi bilimsel çalışma ödülü almış, Ağca'nın Papa'yı vurduğu yıl, Türkiye'nin aydınlık yüzü olmuş, orada kalması için yapılan bütün teklifleri reddederek ülkesine dönmüş, pediyatrik nöroşirurjiyi Türkiye'de kurarak organize etmiş ve bunun en önemli konusu olan Spina Bifida derneğinin kurucu başkanı olmuş.
***
Türkiye'de her yıl neredeyse 5000 bebek spina bifida ile doğuyor. Spina bifida hamileliğin ilk ayında bebeğin omuriliğinin düzgün kapanmaması sonucu oluşan çeşitli türlerde bir doğumsal anomali. Doğru teşhis ve tedavisi yapılmadığı takdirde hem çocuğun hem de ailelerin, maddi ve manevi anlamda hayatını cehenneme dönüştürebilen bir hastalık. 1997 yılında konu ile ilgili doktorlar, hasta ve yakınları, sivil toplum örgütleri önderi kadınlar bir araya gelerek İzmir'de bir dernek kurdular. Bugün İzmir merkezli dernek, Türkiye'de birçok şube ve temsilcilik ile faaliyet gösteriyor. Bakanlar kurulu kararı ile isminin önüne "Türkiye" ibaresini de alan "Türkiye Spina Bifida Derneği" üyeleri, dünya örgütlerinin yönetim kurullarına da yönetici olarak katılıyor. Evvelki yıl Uluslararası Spina Bifida Federasyonu dünya kongresini de İzmir'de yaptı. İşte biz, kuruluşunun 20. yılında Aliağa'da 13-15 Ekim'de yapılan, 14. Spina Bifida kongresine katıldık.
***
O günlerden bugüne kurucu başkan Prof. Dr. Saffet Mutluer, geçmiş dönem başkanları Prof. Dr. İbrahim Ulman, Avukat Nurdan Anlı ve bu dönem başkanı Prof. Dr. Cevval Ulman sağlam bir temele oturan oluşumu, muhteşem bir hizmet ağına çevirdiler, tüm Türkiye'de, tüm çocuklar ve aileler için.
***
Türkiye Spina Bifida derneği 20. yılını tamamlarken, bebek iken tedavi ettikleri hastalar, üniversiteler bitirip meslek sahibi, hatta anne-baba olmuşlar, artık yönetim kurullarında hatta uluslararası federasyonda Türk bayrağını dalgalandırarak yönetici düzeylerine gelmişler. Bu kongrede vefa duygusu içinde eskileri de unutmayarak tüm kurucu üyeleri, doktorlar ve sivil toplum gönüllülerini de topladılar. Kaybettiğimiz değerli kurucu üyelerimiz Prof. Dr. Yusuf Erşahin, Prof. Dr. Sinan Kara, Şenel Aksu, Neriman Kültür saygıyla anılırken, eski başkanlar dışında, orada olabilen kurucu üyeler, Prof. Dr. Ali Avanoğlu, İnci Mutluer, Nurgün Dicle Atabay, Fatoş Dayıoğlu, Avukat Bülent Anlı, Can Girit kuruluş anılarını paylaştılar. Hastalar, aileler, spina bifidalıların çocukları gündüz eğitim seminerleri, çalışma üniteleri ile verimli çalışmalar yaparken, akşamları da eğlenerek hep beraber büyük bir aile olmanın mutluluğunu yaşadılar. Burada iyilik var.