Hafta sonu ama yeni bir aya girdik…

Eylül ayı ile ilgili çok şeyler söylendi, yazıldı…
Ne güzel demiş Cemal Süreyya;
‘Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim!’ diye…
Benim en çok hoşuma giden ve bu cümleyi anımsadığım yol, ‘Muğla’dan çıkıp Fethiye’ye doğru yol aldığım zaman… Yani Eylül’ü bu yol üzerinde yaşamayı yıllardır çok beğeniyor ve seviyorum…’
Ben yine de Ekim ayını şöyle karşılamak istiyorum:
‘Sevgiyi paylaşanlara,
Kalbimize dokunanlara,
Güne, aya başlayıp yüzünden tebessümü eksik etmeyenlere,
‘İyi ki varsın!’ diyebilenlere hayırlı ve bereketli Ekim ayı diliyorum…
Bu arada yine hatırlatmak istiyorum:
‘Hayatta bir Canın olsun!
Bir de can dostun!
Her can dediğin dost olmaz,
Haberin olsun!
Candan dostlara bu haftanın son işgününden de selamlar olsun…’
İnsanlar nasıl bunu da anımsatayım:
Her hangi bir şekilde yaralıysan aramazlar!
Ama yararlıysan yani senden yararlanacaklarsa peşini bırakmazlar!
Şemsi Tebriz’i bakın ne demiş?
‘Yüzü dost, özü düşmandan usandım,
Dili Mü’min, kalbi Şeytan’dan usandım,
Dostum; herkesin kahrı çekilir ama,
Ben davasız Müslümanlardan usandım!’
Herhalde yeni bir aya girdiğimize göre, birçoğumuz biraz daha olgunlaşmıştır:
Peki bunun, yanı ‘olgunlaşmanın’ belirtileri nelerdir?
Bir kaçını sıralayayım:
Laflamaktan zevk almazsın
Zamanın değerini anlarsın
Daha çok affedersin
Daha açık görüşlüsündür
Farklılıklara hoş görülüşündür
Kimseyi sevmeye zorlamazsın
Kimseyi kolay yargılamazsın
Gösteriş yapmazsın
Suküneti kavgaya yeğlersin
Mutluluğu iç huzurda ararsın!

Kalktık göç eyledik…

Fotoğraf çekmeyi sevmeyen yok gibi…
Özellikle son zamanlarda özellikle amatörler arasında o kadar yaygınlaştı ki, bana göre profesyonellere taş çıkartanlar var.
Hatta İstanbullu Ayfer’e kaç kez, ‘Neden sergi açmıyorsun?’ diye sitem de ettim.
Geleneksel Türkiye Fotoğraf Yarışması’nın 26’ıncı teması: GÖÇ
Son katılım tarihi: 29 Ekim 2021
Detaylı bilgi: www.gelenekselturkiye.org
Fotoğrafın sanatçısı, zanaatçısı, profesyoneli, amatörü, meraklısı, severi tüm katılımcılara ben de şimdiden başarı diliyorum.

Büyük hikaye

Göç kavramı her şeyden önce insanın haraketliliğine ve bu hareketliliğin yol açtığı bir nüfus dinamiğine gönderme yapıyor.
Göçün, besin kaynaklarının peşindeki insanın avcı toplayıcılıkla başlayan hikâyesi, günümüzün küresel dünyasında kesintisiz sürüyor. Nedenleri, türleri ve sonuçlarıyla bir insanlık hikâyesi…  
Gönüllü ya da zorunlu göçlerden, bireysel ya da toplumsal göçlere; ulusal göçlerden uluslararası göçlere kadar, tehcirden, sığınmaya, mübadeleden yeniden iskâna kadar; göçmeni, göçeri, mübadili, muhaciri, sığınmacısına kadar her biri kendine özgü sorunlarla, çözümlerle dolu hikâyeler…  
Anadolu insanının hiç de yabancı olmadığı bir hikâye bu. Köyden kente, doğudan batıya, ülkeden ülkeye bir kader gibi süren göçler…
Tarihin derinliklerinden gelen kadim zamanların hikâyesi aynı zamanda; Asya’nın bozkırlarında başlayan öykülerini Anadolu’nun yaylalarında, ovalarında, dağlarında bugün de sürdürenlerin, dağlara sevdalı, yaylalara tutkulu konup göçenlerin, yaylacıların hikâyesi…    
Günümüzün en güncel konularından olan göç, fotoğraf açısından geniş ve zengin imkânlar sunuyor.