Sevgili okuyucularım, el kitaplarımdan biri de "1938 Son Yıl". Daha önceki yazılarımda da alıntı yaptığım için yazar hakkında bilgi vermiştim. Kısaca tazeliyeyim. Orhan Çekiç; T.C. Maltepe Üniversitesi Atatürk ilkeleri ve İnkılap Tarihi emekli öğretim üyesi, Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü öğretim üyesi. 43 yıldır cumhuriyet tarihimize ilişkin araştırmalarını aralıksız sürdürüyor. Atatürk'ü, devrimlerini, cumhuriyet tarihimizi çeşitli platformlarda durmadan anlatıyor. 

***
 
1 Kasım 1926 tarihli meclisin ikinci dönem, dördüncü toplanma yılının açılış konuşmasında Atatürk, önceki senelerin en önemli meselesinin "Eskiye geri dönüşü isteyenlerin olduğunu" ifade etmiş, bununla beraber alınan tedbirler ile cumhuriyet karşıtı bu gibi düşüncelerin önlendiğini de söylemişti. Konum Bursa nutku olduğu için Bursa'da olan bir olayın ardından gençlerden biri "Bursa Gençliği olayı hemen bastıracaktı. Fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü..." demeye kalmadan Atatürk gözlerini gence diker ve adeta gürleyerek "Bursa gençliği de ne demek? Memlekette parça, parça yer, yer gençlik yoktur! Sadece ve toplu olarak Türk Gençliği vardır." der. Sonradan Bursa Nutku olarak bilinen sözleri bir çırpıda söyleyiverir. 

***

"Türk Genci devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu "bu ülkenin polisi vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyeceksiniz elle taşla sopayla, silahla nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir, diye düşünecek ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır yine düşünecek "demek adalet örgütünü de düzeltmek yönetim biçimine göre düzenlemek gerek". Onu hapse atacaklar, yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana İsmet paşaya ve meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir" işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği...

***

Herkes pür dikkat Atatürk'ü dinlemektedir. Kendisi iktidarda olduğu halde "Bu iktidar sahipleri... diyerek öyle bir tablo çizer ki o tablonun meydana çıkması halinde cumhuriyeti korumak ve kollamak görevinin diğer yasal kuruluşlar yanı sıra Gençlik'te de olacağını, üstelik gençliğin diğer kurumların harekete geçip geçmelerini beklemeden derhal harekete geçip cumhuriyetini savunacağını kendisinin anladığı Türk gençliğinin işte böyle bir gençlik olduğunu üstüne basa basa haykırmaktadır. İşte ancak o zaman cumhuriyetin sonsuza değin emin ellerde olacağına inanacağını söylemektedir. Gençliğe sonsuz kredi tanımaktadır. 
Atatürk konuşurken sofradakiler not almamışlardı. Burada söyledikleri o yüzden "Atatürk'ün söylev ve demeçleri arasında yoktur ve basına da verilmemiştir ama bu kadar zevat önünde de söylenmiştir. Atatürk'ün hiçbir zaman böyle bir ifadede bulunmadığını iddia edenlerin dayandığı noktalardan biri, bu nutkun neden söylev ve demeçler arasında yer almadığı hususudur. 
Bursa'da Çekirge Köşkü'nde yaptığı konuşma, topluma verdiği resmi bir demeç değildir. Sofrada olan bu olay bir anda bir gencin belli ki o an içinden geçenleri samimi olarak dile getirmesi üzerine gelişmiş bir olaydır hepsi o kadar. Ama bunlar bağıra bağıra orada bulunanların gözlerinin içine baka baka söylenmiştir. Bunda en ufak bir kuşku yoktur.

***

İki önemli kanıtı birincisi üslup. Bursa nutkundaki üslubu alın, sonra da 6 gün boyunca ayakta 36 saat 33 dakikada okuduğu büyük nutuktaki gençliğe hitabı ile kıyaslayın. Üslup ve verilen mesaj aynıdır. İkincisi de içerik. Atatürk'ün geleceğe yönelik en büyük kaygısı bir gün devrimlerin ve cumhuriyetin baltalanabileceği riski ve irticadır. Bunu da açıkça dile getirir ve gençliği bu konuda hem uyarır hem görevlendirir. Ben Türk gençlerinin Ata'sının izinde Türkiye Cumhuriyeti'ne son nefesine kadar sahip çıkacağına inanıyorum.
Ancak tarihimize o kadar yabancı ve ilgisiz ki paylaşmak istedim.