Son zamanlarda televizyonda cıngılı yüreğimizi titreten, dudaklarımıza yapışan, çünkü içeriği de öyle ekranda hayatımızdan çeşitli kesitler. Hepimizin hayatında yer alan o çok sevdiklerimiz, yaşamımızdaki kilometre taşları. İyi günler, kötü günler, sonra her kareye eşlik eden nağmeler ( Haydi söyle, onu nasıl sevdiğini haydi söyle, haydi söyle onu nasıl sevdiğini rüyalarda gördüğünü). Final tanınmış bir sigortanın reklamı, yani dönüp dolaşıp sadede geliş. Doğumdan ölüme sağlık dönüşümü paran varsa sağlıklı yaşa, yoksa Allah yardımcın olsun. 
Sigortan varsa emniyettesin, yoksa Allah yardımcın olsun. Çok uzun yıllardır bu konuda uzman sağlıkçılar, köşe yazarları yazdılar, uyardılar. Maalesef siyasetin dönüşümü sosyal devlet yapısının değişimi ile geldiğimiz nokta bu. Paran varsa, özel sigortan varsa sağlıklısın. 
Hayatımızın güzel ve değerli oluşumlarının kayboluşunun farkında mıyız? Elbette hayır. 
Ülkemizin çalkantısı, terör, işsizlik, kadına şiddet, çocuğa şiddet, yolsuzluklar 15 Temmuz kalkışması, FETÖ olayları, tüm yaşam enerjimizi yerlerde süründürüyor. 

***

Hissedilen çaresizlik ve sıkıntılar toplumun her kesintisinde olumsuz olaylara, patlamalara neden oluyor. Yukarılardan nasıl görünüyor bilmem ama olduğumuz yerden kötü. 
Tüm bunları iyileştirecek çare demokrasi, adalet. Bir türlü ulaşamıyoruz. Sandıklarda olan bu çare, algı yönetimi ile futbol maçına döndü bizim takım, sizin takım. Kendimiz unuttuk da 
Bir de Amerika'daki seçimler derdimiz oldu. Trump mı? Hillary mi? Hillary gelirse daha iyi olurmuş Türkiye için vs. Halbuki bu işin uzmanları diyorlar ki; kim gelirse gelsin derin devletin geçmiş ve gelecek 50 yıl politikalarını uygulayacak emir kuludur uluslararası ilişkilerde. Gelen ancak iç politikalarda daha izinlidir, kendi düşündüklerini uygulamada o da bir sürü denetim mekanizmasının eşliğinde. Clinton daha çok oy aldığı halde seçim sisteminin uygulamasında Trump başkan oldu. İki adayın yürüttükleri kampanyalarda puan toplayan klasik söylemler Hillary'e, uç ve sansasyonel söylemler ise Trump'a aitti. Pekiii hadi bakalım Trump neler demiş, kimler oy vermiş. Irkçı söylemlerde bulunmuş, İslam dini karşıtı söylemleri olmuş, çoğu Meksika kökenli göçmenleri sınır dışı edeceğini, zenginin parasıyla fakire sağlık hizmeti verilmeyeceğini söylemiş. Bunun karşılığı en çok Müslüman siyah vatandaşlarından ve (çoğu Meksika kökenli) Hispanik denilen kesimden oy almış.
Bu görüntüye bakarsak şu akla geliyor; celladına aşık bu millet. Neyse, Amerika'yı Amerikalılara bırakalım.
***
Bizi var eden ve o yolda ilelebet bizimle yaşayacak ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü 10 Kasım'da andık. Sadece o günle sınırlı kalmayacak öncesi ve sonrası. İzmir'de her kurum, kuruluş, STK'larca onlarca etkinlik yapıldı. Köşemin müsaade ettiği yer nedeni ile bir tanesini paylaşabiliyorum. 
DEÜi bilinçli bireyler kulübü kurucu Bşk Mert Tezcankol'un daveti ile "Gençler Ata'sını Anıyor" toplantılarına Bakanımız, Başkanımız Işılay Saygın ile katıldık.
Bu oluşum gençlerin Atatürk için okul önünde döktürdükleri lokma ile başlayıp (Dokuz çeşmeler kampüsü Prof.Dr. Ömer Yiğit başı konferans salonunda idi). Girişte düzenlenen İstanbul Bş Belediyesi arşivinden alınan Atatürk'ün uğurlanışı ile ilgili zengin bir resim sergisinden sonra, programda Sarı Zeybek belgeseli. Atamıza adanan şiirler, belgesel içinden adeta canlanan bir zeybek gösterisi. Atatürk'ün sevdiği şarkılar Işılay Saygın Güzel Sanatlar Anadolu Lisesi öğrencilerinden, türküler ise DEÜ öğrencileri tarafından seslendirildi.
Son bölüm Atatürk'e hasret adı altında vatandaşlarla röportaj. Hepsi muhteşemdi.
Gözlerimde yaşlar, yüreğimde mutluluk emeği geçen tüm bilinçli bireyleri kutluyorum.
Ne mutlu bize...