“Zor durumdayız, gece uykumuz yok. Gündüz duruşumuz yok. İşimizi gücümüzü hep bıraktık. Gece sahura kalkıyoruz, sonra yola koyuluyoruz hava aydınlanıncaya varıyoruz mücadelemizde çok yol kat ettik. O barikatlar kurulu yeni askerimizle baş başa kaldık yine karşı karşıya geldik ağaçlarımız katleden kepçe hala çalışıyor, biz azınlık kaldık mücadelemize devam ediyoruz. Çok zor durumdayız bize yardım edin”.  

*

İnsan başına gelmeden anlayamıyor. Bundan sonra nerede böyle bir şey varsa gideceğim. Bu haykırış İkizdere’den muhteşem bir kadın direnişçiden, doğa katliamına karşı çıkan. Ağaçlarda Türk bayrakları ve sahada kadınlar. Yapılmak istenen taş ocağına karşı koyan köylüler, kadınlar. Dünyada koruma altındaki 200 vadisinden biri olan Rize’nin İkizdere ilçesindeki İşkencedere Vadisi’nde jandarma korumasındaki iş makineleri taş ocağı yapımı için çalışmaya başlamış. Bölge halkı, doğalarını korumak için mücadele başlatmıştı. Diyorlar ki “geçimimizi buradan sağlıyoruz, gidecek yerimiz yok. Tozdan dumandan burada duramayız. Doğamızı, vatanımızı korumak, hür yaşamak, sağlıklı yaşamak istiyoruz. Sayın cumhurbaşkanımız sesimizi duysun, valimiz görsün, taş ocağını kesinlikle istemiyoruz”. Dilerim duyarız, duyulur. Ben yüreğimin ta içinde duyuyorum.  

*

Yıllar önce benzer bir mücadelenin içinde yer aldım. Urla Yağcılardaki evimde, doğada nefes alacağımızı düşünürken; mevcut bir sürü taş ocağının yanı sıra yeni bir taş ocağının açılmak istendiği haberiyle sarsıldım. Bu vesileyle bu konuların yorulmaz savaşçısı değerli avukat Şehrazat Mercan ile tanıştım. Köyde düzenlenen bir toplantı ile bizleri bilgilendirdi. Yeni yer Çeşme Otobanının dibinde üstelik zeytin ağaçlarının da yer aldığı bir yerde idi. Üstüne üstlük esen kuzey rüzgârları ile arkada kalan ormanı, tarım alanlarını, Yağcılar köyünü ve denize kadar tüm siteleri kötü etkileyecekti. Yetkililer ve bürokratlar yanımızda değil karşımızdaydı. Oturduk stratejik bir plan yaptık. Komşum rahmetli ulaştırma eski Bakanı Mehmet Köstepen ve Altınköy’de evi olan İzmir eski valimiz Kutlu Aktaş’a haber verdim. Taşocağı için yapılan toplantıları tüm dostlarımızla köylülerimizi arabalarımıza alarak resmen bastık, sesimizi duyurduk.  

*

Biliyorduk ki kamuoyu oluşturmada medya çok önemli ve sevgili gazeteci Emine Kantarcı en büyük desteğimiz oldu. Bir turizm şirketi sahibi dostum  bizlere otobüsler yolladı, buluştuk taşocağı yapılmak istenen zeytinliğe gittik, köylülerimiz, hepimiz zeytin ağaçlarına sarıldık, çemberler kurduk, resimler çektik. Hukuk sürecini takip eden avukatımız Şehrazat Mercan bir gün kararın acele şehir Meclisi’nden geçirileceğini söylediğinde, yine dostumuz otobüs yolladı, Emine hanım da basını organize etti, şehir meclisini tabiri caizse bastık. Hazırlanan dosya delil ve raporlarla hukuk yolunu sürerken, gazetelerde de haber olarak yer almak istedik. İnanır mısınız, hiçbiri konuyu yayınlamak istemedi, birisi dışında. O gazete Haberekspres idi. Haberi ve resimleri adeta tam sayfa, bastı ertesi gün.  Şehir meclisinde de bir daha bu konu gündeme gelemedi, duygulan tepkilerden. Uzatmayayım tüm engelleri aşarak kazandık. Avukat Şehrazat Mercan, gazeteci Emine kantarcı ve biz gönüllüler birbirimize kilitlenerek. Darısı İkizderelilerin başına. Ve tabii ki tekrar teşekkürler Haberekspres, farkındalıklı gazetem.