Kanuni Sultan Süleyman’ın hasta yatağında söylediği bilinen “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünün değerini, hasta yatağına düşmeyince bilemiyoruz. Sağlık kaybolunca önemi anlaşılıyor. Öyle nezle, grip gibi ayakta geçiştirilen, bazılarımızın doktora şımardığı hastalıklardan söz etmiyorum. Ciddi hastalıklarda bu söz daha bir anlam kazanıyor.  

***

Hafta içinde eşimin çok eski ve hatırlı hastalarından biri aradı. Çevresindeki pek çok sağlık kuruluşuna ve hekime gitmesine rağmen Teşhis konulamayan bir sorunu varmış. Bir laboratuvar testi de çok yüksek değerlerde. Eşim kendisine “bu konunun en iyi uzmanı, Prof. Oğuz bey, kendisine ulaşın” dedi. Hasta kısa bir süre sonra dönüş yaptı. “ Maalesef bu değerli doktorumuz 4 ay önce yurtdışına gitmiş, dönmeyecekmiş” dedi. Hani doktora kolay ulaşıyoruz, illa bize profesör bakacak, bizim vergilerimizle maaş alıyorsun diye de çemkiriyoruz, hatta şiddet uyguluyoruz ya... Şimdi bizi kıskanan Almanya’ya kadar yolumuz var.  

***

Çocuklarımdan biri İngiltere’de çalışıyor. Orada sağlık, devlet güvencesinde. Özel doktora gidebilmek için bile, sağlık sisteminin izni gerekiyor. Hastanın ulaşabildiği sağlık görevlisi hemşire. O gerekli görürse pratisyen hekime, pratisyen hekim gerekli görürse uzmana ulaşabiliyorsunuz. Geçen aylarda gelinim kulak iltihabı oldu. Ağrı, kulak akıntısı, işitme kaybı... Burada 1-2 günde çözebildiğimiz bir olay, orada 10-15 gün ilk basamak sağlık sisteminde  geçti. Gelinim ısrarla bir uzmana görünmek istediğinde, 3 ay sonrasına randevu verdiler. “Bu sürede düzelirseniz, mutlaka bilgi verin, uzmanın randevusu boş kalmasın” diye de tembih etmeyi ihmal etmediler.

***

Eşimi geçen yıl sonuna doğru geçirdiği kalp krizi nedeniyle acilen hastaneye kaldırdık. Meslektaşları canla başla çırpındılar. Bir hafta sonu gece yarısı... Tüm katkısı olanlara minnettarız. Kalbine ilaçlı stent takılması gerekiyordu. Bir üniversite hastanesi... İlaçlı stent yok. Bir firmadan bulundu ve takıldı. Ertesi gün de faturası geldi, ödedik. Yılbaşından bu yana da başka sağlık sorunu var. Robotik cerrahi gerekiyordu. İzmir’de birkaç hastanede Da Vinci robot var. Dünyadaki en üst düzey teknolojiye sahibiz yani. Eşim 40 yıl devlete çalışmış, en üst düzeyden emekli olmuş, duayen bir sağlık emekçisi. Yani devletten sağlık güvencesi var. Üniversite hastanesinde ameliyat olabiliyor ama robotun tek kullanımlık kolları için dudak uçuklatan bir ek ödeme var. Özel hastanede, buna ek hastane masrafları. İşi robot değil, hekim yapıyor, öbürü aracı bir gereç. Tabii ki biz hekim tercihi yaptık. Değerli doktorumuz ve harika ekibi 5,5 saatlik bir ameliyatla sorunu kökünden çözdü. Onlara da minnettarız, iyi ki varlar. Başta yazdığım eşimin hastası gibi, bulamamak da var.

***

Size kendi yaşadıklarımız üzerinden, “harika bir şey” diye sunulan sağlıkta dönüşümü anlatmaya çalıştım. Çok kolay ulaşılan değerli hekimlere artık ulaşılamıyor. MHRS randevuları dolu. Şehir hastaneleri para kazanmak için var üstelik neredeyse hepsi şehrin en zor ulaşılabilir köşelerinde . Sağlık çalışanları, sadece nefes alabilecekleri ücretlerle cansiperane çalışıyor. Sistemin faturasını onlara çıkartan, afra, tafra, hakaret, şiddet uygulayan kesim bile artık ya ulaşamıyor, ya da devlet kurumlarında bile sağlığı için  para ödemek zorunda. Sağlık çalışanlarının hakkını teslim etmeyen, takdir etmeyen, hala gerçeklerin farkına varmayıp, sağlık çalışanlarına saldıranlara sözüm “ Almanya’ya kadar yolunuz var...” Orada sağlık çalışanına şiddetin cezası 9 yıl katıksız, afsız, hapisle başlıyor...