Gündemimizde şu an için tek konu var. Zaten bütün dünya aynı konuya kilitlenmiş durumda. Çağımızın veba salgını Covid-19, diğer adıyla Korona. İnanılmaz bir şekilde yayılıyor, ülkemizde de artarken dünyanın her tarafından ölüm haberleri geliyor. Daha dün New York’taki arkadaşımız, sevgili dostumuz, dünyanın en başarılı beyin cerrahlarından James T. Goodrich’in ölüm haberi ile sarsıldık. Korona milliyet, cinsiyet, ırk, din seçmiyor. Ünlü de olsanız, ünsüz de gelip buldu mu alıp götürüyor.  Artış hızı eksponansiyel, yani bir kişi 2 kişiye bulaştırdı mı, o da 2 kişiye bulaştırdı mı  2, 4, 8, 16, 32… gibi artıyor. Bir de bir kişinin 10 kişiye bulaştırdığını düşünün?  Bu nedenle sosyal mesafe, izolasyon, evde kalmak önemli. Ancak böylece yayılım hızını kontrol etmek mümkün.

İnsanların yaşayabilmek için beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçları var. Bunları sağlayabilmek için de paraya. Hayatını günlük kazanıp yaşayan milyonlarca insan var dünyada. Katı bir sokağa çıkma yasağı salgının yayılımını kesinlikle düşürebilir, Çin bunu yaptı ve salgını durdurdu, İtalya, İspanya geç kaldığı için kötü duruma düştüler. Bunu yapabilmek için geliri olmayan, temel ihtiyaçlarını sağlayamayacak insanlara yardım etmek gerekir. Dünyanın her yerinde hükümetler siz evde kalın, biz size bakarız, parayı dert etmeyin dedi. Biz de ise maalesef sabır, dua tavsiyeleri sonrası, vatandaş elini cebine at kampanyası…

Ülkemiz üzülerek belirtelim bu salgının artış hızında en üst sıraya yerleşti, endişeli bir şekilde gelişmeleri saat saat izler olduk. Bizdeki bu artış hızının nedenleri medyada yeterince yer aldı. Bana bir şey olmaz adam sendeciliği başımıza büyük dertler açacak gibi görünüyor. Bir savaşın içindeyiz. Bu kez savaşanlar askerlerimiz değil, sağlık çalışanları. Resmî açıklamalarla gerçekte yaşananlar örtüşmüyor. Ön cephede çarpışan sağlık çalışanlarının ciddi sorunları var. Kendilerini koruyamıyorlar. Deve kuşu gibi başımızı kuma gömmeyelim, sorunları görmezden germeyelim, onları koruyamazsak, bizi nasıl koruyacaklar? Bu sorunları yetmezmiş gibi, sana da bulaşsın diyerek doktorun yüzüne tükürenler, ziyarete izin vermedi diye bıçaklanan hastane güvenlik görevlisi, migren krizim tuttu hastanede benimle ilgilenmediler diye halkı tahrik edecek söylemlerde bulunan medya gülleri… Çin, sağlık çalışanlarına en ufak bir saldırıyı bile en şiddetli şekilde cezalandıracağını açıklamıştı. Bizim sağlık çalışanlarımız hala “Sağlıkta şiddeti önleme” yasası bekliyorlar.

Ortalıkta bir sürü komplo teorisi dolaşıyor. Virüsün özel olarak bir amaç için üretildiği, bunun için planlar yapıldığı, amacın dünyayı belirli bir kesimin menfaatleri doğrultusunda düzenlenmesi vs.  vs.  Gerçekliği tartışılır bu komplo teorileri bir yana, artık dünyanın ve yaşamımızın bu salgın sonrası ayni kalması mümkün görülmüyor. Sanki bundan sonra insanlar daha uzaktan sanal dostluklar kuracaklar, üretim modelleri değişecek, devletler daha sosyal devlet olmak zorunda kalacaklar. Gelir paylaşımındaki eşitsizliği bir virüs geldi herkesi sağlıkta eşitleyiverdi, virüs zengin fakir seçmiyor. Kağıt üzerinde, spekülasyonlarla para kazanma dönemi de bitti. Yeni ekonomi modelleri gelişecek. Dünya eski dünya olmayacak. Çocukluğuma bakıyorum, o günkü asude, mutlu, huzurlu yaşamı özlüyorum. Dilerim yeni dünya düzeni gelişirken birileri bu değerleri de göz önüne alır. Kendinize iyi bakın, evde kalın, sağlıkla kalın…