Bir yanda Covid-19
Gün geçmiyor ki acılarımıza acı katmasın.
Buna rağmen sorumsuzluk da almış başını gidiyor.
Kimisi polise kafa tutuyor maske takmamak için ( hatta kimileri tahrik ediyor), kimisi telefonuna sarılıp ben büyük adamım pozlarına giriyor, kimisi komik bahaneler uyduruyor, kimi karantinadan kaçıp kalabalıklara karışıyor, kimisi  iktidarın bu konuda yaptığı hatayı bulup oradan iktidarı yıpratmak için bahaneler arayışında, kimisi de sorumluluk makamına bakmaksızın akıllara ziyan ‘Kahvede her oyuna bir iskambil destesi açma gibi önlem’  açıklamaları yapıyor, çocuklar dahi gülüyor.  
Sonuç olarak kimse kimseyi iplemiyor, herkes kendi havasında.

Bir yanda Doğu Akdeniz gerilimi.
Ülkenin bu konuda bir duruşu var.
Duruşu doğru buluyorsanız çıkın adam gibi, dünya aleme biz biriz bütünüz, haklıyız mesajı verin.
Yok olmuyor.
Kimi adalar şu tarihte verildi, kimi sınır dışına çıkalım çıkmayalım, kimi yalnızız, kimi kavga ettiklerimizle barış çubuğu tüttürelim havası çalıyor.
Yahu bir durun, hep birlikte şu doğu Akdeniz’deki haklarımızı gasp ettirmemek için’ birlikteyiz- bütünüz’ mesajını dünya aleme verelim,  sonra elbette hatalar yanlışlar dillendirilir, hesap sorulur.
Hepimiz iyi biliyoruz ki bu meselenin çözümü Ege’deki birçok sorunun çözümünün yolunu açacak.
Bunu biliyorlar ama dillendirmeyi kendilerine yediremiyorlar. Haklıyız ama geçmişte şu hatalar yapıldı deyip siyasi polemiklerle iktidarı yıpratma derdindeler.
İnanın Akdeniz’deki haklarımızı gasp etmeye çalışanlar en fazla bu saçmalıklardan, neyi ne zaman yapacağımızı bilememizden güç alıyorlar.

Öte yanda Libya ve Suriye’de asker bulundurma.
Elbette herkes yurtta barış dünyada barış ilkesini canı gönülden ister.
Elbette bu vatanın evlatları emperyalizmin oyunlarına alet olmasın, canları bir hiç uğruna gitmesin ister.
Ama sınırlarında silahlı etnik gruplar emperyal oyunlara alet oluyorsa, topraklarına göz dikilmiş, hakların elinden alınmak isteniyorsa, oradan gelen saldırılarla ülken parçalanmak isteniyorsa, sınır ötesi attığın adımlarla Mavi Vatanını, toprak bütünlüğünü korumak amacındaysan. Yurtta sulh dünyada sulh amacına karşı değil aksine o inancı güçlendirmek için adım atıyorsun demektir.
Birileri senin bağımsızlığını korumak için her türlü mücadeleye girmeye milletçe hazır olduğunu görsün ki, bu ülkenin kolayca parçalanıp bölünemeyeceğini görsün.
"Si vis pacem, para bellum -  Barış istiyorsan savaşa hazır ol " diyen Roma atasözü barışın temel bir ilke olduğundan bahsederken, devletin silahlı kuvvetlerinin her zaman savaşa hazır olmasını anımsatan güzel bir sözdür. Kaldı ki modern devletlerde devlet tüm eylemlerinin hesabını vermekle yükümlüdür.

Bir yanda bunlar olurken siyasi partilerimiz de kendi içlerinde bölünüp parçalanmaya, ayrışmaya devam ediyor.
Barış Yarkadaş’ın "Son 18 ayda İstanbul'da 41 bin 157 üye istifa etti. Sadece birkaç ilde 70 bine yakın üye kaybettik. Yönetimin oturup neden bu insanlara partiden istifa ediyor diye düşünmesi lazım" sözleri, Canan Kaftancıoğlu’nun Atatürk soyadını kullanmama inadı üzerine tuz biber ekti.
Bir yanda da Muharrem İnce, öte yanda Mustafa Sarıgül ile başlayan hareketler CHP’yi nasıl etkileyecek yakında göreceğiz.
İYİ Parti derseniz CHP’den pek farklı değil.
Parti yol ayrımına geldi gibi.
Meral Hanım kurultayda  ‘İYİ Parti'yi, iki yumruk arasına sıkıştırılan, bu vatanın has evladı Kürt'ler kurdu, Zaza'lar kurdu’diyerek bir yerlere mesaj göndermek istese de, eski vekil Prof Özcan Yeniçeri’den yanıt gecikmedi: “Siz seçmeni, Kürt seçmeni, Türk seçmeni, Kürt siyaseti, Türk siyaseti Gürcü siyaseti, Alevi siyaseti, Sünni siyaseti şeklinde ifade etmeye çalışırsanız bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Çünkü bu bir ayrımcılıktır.”
Tepkiler elbette bu kadarla kalmadı. Akşener’in baş danışmanı ve kurucular kurulu üyesi emekli Tuğ General Ali Aydın da "Ellerinde şehit kanı bulunan HDP'yi 'Kürt siyasi hareketinin temsilcisi' olarak nitelendirmesi hem yüce Türk milletini hem de yüce Türk devletine gönülden bağlı Kürt kardeşlerimizi derinden yaralamıştır” diyerek istifa etti.
Aytun Çıray’ın sözleri de ayrımcılığı açıkça ortaya koydu.
“Bu listede asıl hedef merkez siyasetçilerin tasfiyesidir.”

Ülkede politika üretmek, çözüm üretmek yerine tek bir kişi ile ya da o olmasın da ne olursa olsun mantığı ile hareket edilirse bu olanlar normal sayılır.
Ama unutmayalım ki güçlü bir muhalefetin olmadığı yerde demokrasi hep bir yanıyla eksik kalır.
Güçlü muhalefet de sorunlara akılcı çözümlerle yaklaşıp doğru olanı destekleyip haksızlığın karşısında dağ gibi durmakla olur. Ne yazık ki bu muhalefeti ülkemizde görebilmek hayal oldu.