Sevgili okuyucularım, bu haftaki yazımın konusunu düşünürken farkına vardım ki eğitimini aldığımız tarih kadar, hiçbir dersten eksik kalmamışız. Hani deriz ya şimdiki aklım olsa… Hoş, son 20 yıldır takip ettiğim eğitim sistemimiz bizim zamanlarımızı mumla aratacak nitelikte. Elbette her ders bir bütünü yaratmak adına çok önemli. Bir anım geldi aklıma. 27 Mayıs Ortaokulunda İngilizce öğretmenliği yapıyordum. Sene sonu malumunuz öğrenciler karnelerinde sınıfta kalmaya sebep olabilecek dersler adına öğretmenlere ricacı olurlar veya yollarlar. Bir öğrencim yalvar yakar müzik dersinde kırık aldığını bu nedenle sınıfta kalacağını müzik hocasına ricacı olmamı istedi. Ben de öğrenciye bir telafi sınavı teklifi ile müzik öğretmeni ile konuştum. Ancak “müzik, matematik fizikten daha mı az önemli?” diyerek öğretmen reddetti. Elbette daha az önemli değildi, ancak yol ve yöntem de farklı. Dönüyorum tarih dersini. Bize okutulan tarih o kadar yüzeysel, monoton ve adeta düzenlenmiş bir tarih idi ki, bunu hayatının ileri safhalarında, ihtiyacım olduğunda fark ettim. Özellikle yurtdışında ve bugün görüyorum ki yurt içinde de özellikle yaşadığımız günlerde doğru tarih bilgisine çok ihtiyacımız var. Çünkü tarihi doğru bilmeyenler, tarih tekerrür ederken hep aynı yanlışların içine düşüyorlar.

*

Siyaset yurtdışında, yurtiçinde tüm insanların hayatını etkiliyor, tarih tekerrür ediyor. Gazetende ilk yazmaya başladığımdaki yazılarından biri “Gazze’de bayram” idi aynen bugün gibi korkunç bir insanlık dramı yaşanıyor, öldürülen kadınlar, çocuklar, insanlar… Yıl 2004, bugün 2021. On yedi yıl geçmiş bugünkü tekerrürüne kadar. Sadece protesto etmek, ağlamak çare değil. Neden, niçin, nasıl, ne olacak sorularımıza cevap bulabilmek adına bu konuda en değerli isimlerden biri tarihçi akademisyen Orhan Çekiç’e sordum (Kendisi halen İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi). Dünyanın Müslüman ülkelerinin bu kadar duyarsız kaldığı Filistin’in bizim açımızdan tarihi nedir?  

*

“Bugün Filistinliler; Arapların Osmanlı’ya yaptığı ihanetin sonuçlarını yaşıyorlar. Birinci Dünya Savaşı sırasında Mekke Şerifi Hüseyin 600 yıldır Osmanlı egemenliğinde olan toprakları İngilizlerin iki oğlunu kralı yapma ve yardım etmeleri vaadi karşısında, gönderilen altınların da cazibesine kapılarak Osmanlı’ya karşı İngilizlerle işbirliği yaparak, Osmanlı’yı bu topraklardan çıkarttı. Mekke, Medine ve peygamberimizin mezarını koruyan Fahrettin Paşa ve idaresindeki Türk birliği padişah Vahdettin’in düşmanla anlaşıp vatanı teslim etmesine rağmen aylarca daha onları kuşatan, önde Filistinli Araplar arkada İngilizler ile kutsal toprakları ve peygamberimizin mezarını teslim etmemek için uzun süre çarpıştı. Atatürk’ün dehası ile bu coğrafyada kurtarabildiğimiz tek toprak Hatay’dır. Bu ihanetin neticesi Mekke Şerifinin bir oğlu Ürdün kralı (Abdullah) diğer oğlu Irak kralı (Faysal) oldu. Mekke ve Medine böyle düştü. 25 Aralık 1917’de de Kudüs’ü de kaybettik. Bu ihanet aynı zamanda bizim birinci Dünya Savaşı’nı da kaybetmemize neden oldu. Askerimiz mühimmatımız dağınık cephelerde olduğu için. Bu nedenle Mustafa Kemal ana vatanı kurtarabilmek, örgütleyebilmek için İstanbul’a geldi. Filistin gerçeğini neden ve sebeplerini bugünkü değerlendirebilmek için bu olayları bilmek, değerlendirmek gerekir. Bazıları, bu olayları ve tarihi bilinsin istemezler. Gerçeklerin üstünü örtmek isterler” dedi.

*

Bugün Filistin’de yaşananlar elbette bir insanlık dramı. Ama Arap dünyasından çıt çıkmazken, meydanlara “din kardeşlerimiz” diye dökülenler Filistin’in sözde Ermeni soykırımını kabul eden, bunun için anıt yapıp, pul bastıran bir ülke olduğunu bilirler mi? Kıbrıs meselemizde Rum tarafını desteklediklerini bilirler mi? En son Azerbaycan’ın kendi topraklarını geri almak için yaptığı mücadelede Ermeni tarafını desteklediklerini bilirler mi? Osmanlı’dan ele geçirdikleri toprakları para ile Musevilere satarak bu topraklarda çatıştıkları İsrail devletinin kurulmasını sağladıklarını bilirler mi?   Tarihi bilmedikleri için hiç sanmam.

*

Bu hafta 15-19 Mayıs sevgili okuyucularım. Bildiğiniz gibi 15 Mayıs İzmir’in Yunanlar tarafından işgal edildiği gün. Mustafa Kemal için milli mücadelenin fitilini ateşlediği gün olarak bahsedilir. Tüm dünyaya ilanı 19 Mayıstır. Bu mücadele, satırlara köşelere sığmaz. Kurtuluş ve cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra da Atatürk muhteşem devrimleri ile bu mücadeleye devam etmiş. Bugünün şartlarını mücadelenin devamını da nedenleri, niçinleri de doğru tarih bilgilerinde, gerçek bilim adamlarının kitaplarında mevcut. Bu konuları da, doğruları da Sayın Orhan Çekiç’in “Mondros’tan İstanbul’a”,  “Samsun’dan Erzurum’a”, “Sivas’tan Ankara’ya”, “1918. İmparatorluktan Cumhuriyet’e” kitaplarında bulabilirsiniz. Verdiği bilgiler için sayın hocama teşekkürlerimle. On dokuz mayıs Atatürk’ümüzün benim doğum günüm dediği tarihtir. Doğum günün kutlu olsun Atam. Atamızın gençliğe armağan ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Ne mutlu Türküm diyene…