Yıl 1998…

Diyarbakır’da bir kahveye biri girer; ‘selamun aleyküm, çaveni başe…’ der…
Kahvedeki Kürtler de 'Sağ olun müdürüm, hoş gelmişseniz’ derler...
Ve hikâye böyle başlar...
18 Kasım 1997'de Emniyet Müdürleri Kararnamesi ile Kars Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet müdürü olarak atandı.
Şüphesiz bu kararname ile Diyarbakır'da çok şey değişecektir…
1998 yılının ilk günlerinde bu Kadim şehirde göreve başlayan Gaffar müdür şehri tedbili kıyafet gezdi…
Çay ocağına gitti, ‘Çay içeceğim ama param yok!’ dedi.
Çaycı ise kaba Türkçesi, güzel yüreği ile ‘lafı mı olur?’ dedi…
Gece yarısı Ciğerci Salih Usta’ya gitti;
‘Açım ama param yok!’ dedi.
Salih Usta ise; ‘Para mı?.. Burda yabancısın herhalde, kalacak yerin var mı?’ diye sordu…
Bunu duyan Gaffar müdürün gözleri doldu ve ‘Ben Diyarbakır Emniyet müdürüyüm!’ dediğinde, Salih Usta da, ‘Ben de valiyim!’ dedi…
Karşılıklı gülüştüler…
Sonraki günlerde ise Gaffar Okkan’ın makam arabası ile Salih ustanın mekanının orda durup, ‘İşler nasıl ustam?’ diye sorması da Salih ustanın gözlerini yaşarttı…
Sürecin devamında Diyarbakır halkı ile bütünleşen müdür ve teşkilatı öyle güzel şeyler yaptı ki ölümünün 20. yılında Ali Gaffar Okkan hala ölümsüzlüğünü koruyor…
Bu gerçek hikâye ülkemizin Ali Gaffar Okkan gibi doğru yöneticiler ile yönetildiğinde neler olabileceğinin en büyük göstergesi…
24 Ocak 2001 günü beş polisle birlikte, aynen aynı gün katledilen Gazeteci Uğur Mumcu (24 Ocak 1993) ile birlikte bombalı saldırı ile öldürüldüler.
Özdemir Asaf dizelerinde sanki bunlardan söz etmişti:
‘Kimi gittikçe kalır, kimi kaldıkça gider…’
Kimi ölüler bize ne kadar yakın, değil mi?
Şöyle de devam edebiliriz:
‘Yaşayanların bir çoğu bizim için ne kadar da ölü!’

 
GÜNCEL

İçim parçalandı!

İzmirlinin dostu, büyük şovmen ‘Mikrop Hikmet’ (Durmuş) yazmış, fotoğraflarını da koymuş;
‘Sabah aldığım bu kötü haber ile güne uyandım.
Çok üzgünüm.
Karşıyaka Koleji Sahibi Akın Usanmaz ve Kemal Yatkın’ın her gün yaklaşık 300 sokak hayvanını beslediğini söylemiştim.
Ben de bir ‘besleme gününde’, cıvıl cıvıl oynayan yavru köpeklerle keyifli dakikalar yaşamıştım.
Fotoğrafları görünce şok oldum;
‘Donarak ölmüşler!’
Yine beslemeye gittiklerinde yavru köpeklerin cansız bedenleri ile karşılaşmışlar!’
Ama bu arada görüntülere bakanlar da şöyle diyorlar:
‘Ağızları açık muhtemelen zehirlemişler!’
Ben de artık söyleyecek bir kelime bulamıyorum…