Sağlık Bakanımız ikinci ölüm vakasını da üzüntüyle açıkladı.

200'lere tırmanan vaka sayısı ve iki ölüm sonrası koronavirüs ile ilgili hassasiyet hızla artmaya başladı.
Virüsün ilk duyulduğu günlerdeki mizah yeteneğimiz de yavaş yavaş kaybolarak yerini endişeli beklemeye bıraktı.
Belirsizlik insanları daha çok duyarlı hale getirdiği gibi, Bakanlığın yaptığı onca açıklamaya rağmen hala ölüm ve hasta sayısını daha çok göstermeye çabalayan medya kalemşorlarının sorumsuz mesajlarıyla insanlarımızın kaygıları bir üst seviyeye taşınıyor.
Hayır, anlayamadığım şu: Bir yandan "İktidar para almak için açıklama yaptı" diyorsunuz, bir yandan "Ölüm ve hasta çok fazla" diye.
Hasta ve ölüm varsa açıklanması zaten doğal, bu bir.
Para kişi veya hükümetlere verilmeyecek, bu iki.
Hükümetin ölüm veya hasta sayısını saklaması kimin ne işine yarayacak, bu üç.
Ha, insanların acıları, yaşanan travmalar üzerinden siyaset yapmak istiyorsanız böyle alçakça bir siyasetin karşılığı olacağını hiç düşünmeyin.
İnsanlarımız, acılarını kullananlara asla prim vermez ama haksızlıkların hesabını inanın sorarlar.
Kaldı ki bu olay siyaset yaparak değil akılcı yaptırımlarla, düşüncelerle soğur, yok olur.
Bazen kaba bir deyiş düşüyor aklıma.
Diyorum ki, 'Bir zam da şu insanlara gelse de, kendilerini bunca ucuza satmasalar.'

Avrupa'nın yaptığı

Hemen hemen tüm dünyayı etkileyen, gelişmiş denen ülkeleri dahi çaresiz bırakan bu salgının nedeni ve sorumlusu bizim ülkemiz ve iktidar olmadığını herkes adı gibi biliyor.
Bu biline biline iktidara darbe vurulmaya çabalanıyorsa burada bir art niyet vardır.
Elbette eksikler hatalar olabilir. Ama bunun yolu bel altından vurarak iktidarı düşürmeye çabalamak değildir.
Benmerkezci hayal dünyamızdan uzaklaşabilirsek doğruyu ve gerçeği yakalamak çok daha kolay olur.
Özellikle dikkat çekmek istediğim ikinci nokta da Avrupa ülkelerindeki ölen ölür kalan sağlar bizimdir politikası.
Hayranlıkla izlediğimiz Avrupa'nın, zor duruma düştüğünde kendi insanlarına nasıl davrandığına bakalım ve ülkemize, geçmişimize nasıl daha fazla sahip çıkacağımıza ve hak ettiğimiz yere gelebilmek için neler yapmamız gerektiğini bir daha düşünelim.
İngiltere yaşlı nüfusu açıkça ölüme terk ediyor.
Almanya şansölyesi bu olayı çok önceden açıkladığı halde hiçbir önlem almıyor.
İtalya, bir virüs karşısında insanlığın ne kadar aciz duruma düştüğünün bir örneği.
Bu nedenle; Sağlık Bakanımızın çağrısına kulak verelim.
Televizyonlarda dönen kamu spotlarında sanatçılarımızın anlattığı önlemleri uygulamaya çalışalım.
Unutmayalım ki, salgını en az zararla atlatmak kendimizi virüsten sakınmaktan geçiyor.

Sanırım şaşırmışlardır

Başkan Erdoğan'ın dünkü yaptığı açıklamalar sonrası geniş kitleler derin bir nefes aldı.
Türkiye'nin bir an evvel IMF'nin kapısını çalması gerektiğini söyleyen sözde IMF düşmanları yüz milyarlık destek paketini duyunca sanırım şaşırmışlardır.
Ama şu da bir gerçek ki bugün insanlar virüsten çok algı yönetiminden etkileniyor.
Zaten amaçlanan da bu anladığımız kadarıyla.
Avrupa'nın ve ABD'nin tutumundan bu açıkça belli oluyor.
Virüs sonrası "Dünya ekonomik ve sosyal anlamda yeniden şekillenecektir."
Yapılması gereken, hastalığı ve algı yönetimini yok etmeye çabalarken yeni dünya düzenine hazırlanmaktır.
Görülen o ki bazı dış mihraklar Erdoğan'lı bir Türkiye istemiyorlar.
Bunun hazırlıkları yapılıyor, muhalefet cephesi içeriden darbelerle genişletilmeye çalışılıyor.
Oyun büyük, ama bu millet haklının yanında durmasını bilir.

Çanakkale Zaferi

Çanakkale Savaşı ülkemiz için bir dönüm noktasıdır.
Modern Türkiye'nin kuruluşu için direnişin adıdır.
Gerek Çanakkale'de, gerekse ülkemiz adına nerede olursa olsun gözünü kırpmadan canını feda eden  başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi hürmetle anıyorum.
Sonsuz saygılarımı sunuyorum.