7'nci yüzyıla ait bir şiirde yargılama bakın nasıl dile getirilmiş:

"Davacı zengin, davalı yoksulsa

Zenginden yana işler yasa

Davacı yoksul, davalı zenginse

Davalıda kalır nizalı arsa

Davacı da davalı da zenginse davada

Özür diler çekilir aradan kadı

Davacı da davalı da yoksulsa bak

Sadece o zaman yerini bulur hak"

*   *   *

Yedinci yüzyıldan bu yana ne değişip değişmediğini adliyeye gelen yoksul vatandaşların, köylülerin nasırlı ellerinden anlayabilirsiniz. Bir adli sicil kaydı çıkarabilmek için bağış makbuzu parası olmayanları, dava açmak için bırakın avukat parasını dava harcını denkleştiremeyenleri görebilirsiniz. Eskiler hatırlar vatandaşın devlete verdiği dilekçelere pul yapıştırılırdı. Pullu dilekçe olmazsa işleme konmazdı. Hak arama özgürlüğü pula bağlıydı. Yıllarca sürdü bu uygulama ve pulsuz dilekçeler dönemi başladı. 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile peşin harcama ve avans alımı ile yargı hem pahalı oldu hem de parası olanın hak arayabildiği bir noktaya geldi.

*   *   *

Avukat olmazsa ne olur?


Mesela tabi bilimlerdeki "olmayana ergi metodunu" kullanalım. Hakim var, savcı var, sanık var ama savunman-avukat yok! Adaletin bir ayağının topal olduğunu hemen görebiliyorsunuz değil mi? Peki şekli olarak avukat var ama savunma hakları olarak avukat yoksa nasıl olacak? Adaletin bir ayağı yine topal olmayacak mı? İzmir Barosu'nun bu 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle sloganı şu: Herkes için adalet, adalet için avukat!

          *   *   *

Adalet isteyenler de adaletli olmalıdır! Savunma herkese lazım olduğu gibi adalet de herkese lazımdır. Mazlumla zalim arasında bir harf vardır. Her an yer değiştirebilir. Bugünün mazlumu yarın zalim olabilir. Bugünün zalimi de yarın mazlum olabilir.

*   *   *

İnsanlık neler gördü neler? Halen de neler görüyor. Kaddafi vatandaşlarınca zalimdi, ama aynı vatandaşlarınca joplanınca mazlum oldu. Saddam da öyle. Türkiye ne Libya ne de Irak'tır. Şimdi Ankara'da 12 Eylül Askeri faşist darbenin sorumluları yargılanıyor. Kenan Evren yaşasın da bu günleri, yargılandığı günleri görsün diye herkes dua etti. Hukukun ayaklar altına alındığı dönemlerden geçtik. Ama darbecilerden mağdur yaratmamak için darbe de adil yargılanmalıdır. Onlar insan haklarına saygı göstermediler ama onların hakları yargılamada gözetilmelidir. Yargı nasıl olur görmeliler.

*   *   *

İnsanlığa karşı suç işleyenlerin yargılama sonucunda neyle mahkum olacakları bellidir. Zaten halkın ahı onları yargıladı. Onlar tarih önünde insanlık suçu işledikleri anda mahkum oldular. Her zulümde, her hücrede, her falakada, her Filistin askısında, her jopta, her tazyikli suda, her vüzutta ateş-sigara söndürüşte, her vücuda elektrik verişte onlar işkence tezgahında direnenlerce yargılandılar. İşkenceciler, darbeciler şimdi yargılanmıyor, işkencecilerin darbecilerin yargılanma yolu yeni açılmadı. Bunun için hukuk düzenlemesine gerek yoktu. Doğal hukuk, yaşam hukuku, insanlık hukuku kendi insanlık anayasasından aldığı güçle darbecileri o anda yargıladı, direnerek yargıladı ve tarih önünde mahkum etti. Bir daha darbe olmamasının yolu kağıt üzerindeki yasalardan değil, doğal insanlık hukukundan geçer. İnsan doğasına aykırı ne varsa insanlık onu reddeder.

*   *   *

Hemen her savunman (avukat) yazımda şu özlü söze bir kez daha yer veririm. Herkesin kulağına küpe olmasını dilerim:  "Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime hele ne iktidara tabiyiz, bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemliden veya isim yapmış olanından farkı yoktur. Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı."