Geçen hafta (20-23 Kasım) 3'üncü Ulusal 2'nci Uluslararası Ebelik Kongresi'ne katılmak üzere Antalya'daydım. Kongre bilimsel programı oldukça yoğun, ancak bir o kadar da yararlıydı. Kongreye katkı kadar katılımda iyiydi. Ancak anladım ki, daha iyi olabilirdi. Kongreye kaydoldukları halde acil çağrı nedeniyle görevlerinden ayrılamayan ebeler oldu. Ülkemizde baş gösteren ve Suriyeli göçmenler tarafından yayıldığı bildirilen polio (çocuk felci) hastalığına karşı önlem almak üzere aşı kampanyası başlatılmıştı çünkü.

Uluslararası Ebeler Birliği (ICM) Başkanı Frances Day Stirk yalnız "ICM ve Ebeliği Güçlendirme" başlıklı konferansıyla değil ICM yürütme kurulu üyeleriyle birlikte kongre boyunca aramızda yer aldı. ICM Kuzey Avrupa sorumlusu Mary Higgins, "Avrupa'da Ebelik Eğitimi ve Güncel çalışmalar" başlıklı sunumla, ICM Güney Avrupa sorumlusu Maria Papadopoulou, "Ebelik Eğitimi ve ICM Küresel standartları" başlıklı sunumla ebelik mesleği ve hizmetlerinin uluslararası boyutunu nitel, nicel ve yasal yönleriyle betimlediler. Almanya Ebeler Birliği Başkan Yardımcısı Claudia Dachs, "Bir Ülke Örneği: Almanya'da Ebelik" başlıklı sunumla ülkesinde ki ebelik hizmetlerini tanımlarken doğal doğumdan ebelerin sorumlu olduğunu, sezaryen doğumun ebe rehberliğinde başlatıldığını belirtti. Barbara Harper "Suda Doğum" başlıklı konferansıyla tıbbi engel olmadıkça doğal doğumun sezaryene tercih edilmesinin önemini vurgularken, ebe yönetiminde suda doğal doğum eyleminin annenin konforunu olabildiğince arttırdığını video sunumla anlattı. Dünyada ve ülkemizde tıbbi engel olmadığı halde sezaryen doğumlarda ki artış kadın tarafından bakıldığında genelde moda, ağrıdan kaçış, hekim tarafından bakıldığında zamandan tasarruf gibi nedenlere bağlansa da kadınların doğal doğum eylemiyle bebeklerini dünyaya getirme hissini yaşamaktan yoksun kaldıkları için hüzünlendikleri de belirtildi.

Bilim kurulunda yer aldığım kongrenin "Sağlıkta Değişim" başlıklı oturumunu halk sağlığı hekimi Profesör Haydar Sur ile paylaşarak yürüttük. Konuşmacılardan biri Profesör Ufuk Beyazova idi. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak halk sağlığı alanında uzun yıllar merhum Nusret Fişek ve ekibiyle hizmet veren hocamız "Sağlıkta Dönüşümün Sağlık Hizmetlerine Yansımaları" başlıklı sunumunu yaparken bugünü anlatabilmek için düne değindi. Birinci basamak sağlık hizmetleri kapsamında yer alan sağlık ocağı ve evlerinde ebelerle birlikte ana çocuk sağlığı hizmeti verdiği yıllara yani! Hekim, hemşire, ebe ve sağlık memurundan oluşan çekirdek ekibin yer aldığı korunma ağırlıklı hizmet modeli kapsamında ebenin ne denli önemli olduğunu kanıta dayalı örneklerle anlattı. Sağlıkta Dönüşüm öncesi ebeler sürekli ve düzenli ziyaretlerle evlere ulaşır, evlerde yaşayan birey ya da aileye, kısaca halka, hizmet götürürken kadın ve çocuklara daha özenli davranırlardı. Bu nedenle hizmetin adına halk ya da toplum sağlığı denildi. Halk arasında ya da toplumda aile olmaksızın yaşayan bireyler de var çünkü. Adı aile sağlığı/hekimliği olarak değiştirilen hizmetin birinci basamak sorumlularına aile hekimi, hekim dışı sağlık çalışanlarına da "aile sağlık elemanı" deniyor artık. Hemşire, sağlık memuru ve ebenin adı yok edildi. Dolayısıyla hemşirelik, sağlık memurluğu ve ebelik hizmetleri de tabii. Ebe ev ziyaretleri yapmıyor, kuruma çağırıyor izlemesi gereken gebeleri, lohusaları ve bebeklerini, aşı yapacağı çocukları vesaire. Oysa yaşanılan koşullarda gizlidir gerçek. Sağlığı olumlu olumsuz yönde etkileyen çoğu değişken bireyin yaşadığı ortam ve koşullarından kaynaklanır çünkü. Aynı oturumda ebeler adına Dernek Başkanı (aynı zamanda Kongre Başkanı) Yardımcı Doçent Nazan Karahan sunum yaptı. "Sağlıkta Dönüşümün Ebelik Açısından Değerlendirilmesi" başlıklı sunumla ebelerin üstlerine düşen görevleri yıllardır en zor şartlarda da olsa layıkıyla yerine getirdiklerini anımsatarak aile sağlık elemanı kavramıyla ebe ve ebelik hizmetlerinin yok sayıldığını vurguladı. Ayrıca ebelerin görev, yetki ve sorumluluk alanlarını iyileştirmekten yana verilen yoğun çabalar yanı sıra ebelik doktora programının işlerlik kazandığı ülkemizde ebelere aile sağlık elemanı denilmesinin doğru olmadığı kadar meslek etiğine de aykırı bulduğunu belirtti.

Dünya Sağlık Örgütü ebeleri doğal doğum eyleminde uluslararası uzman kabul eder. Doğumla ilgili ilk bilgilerin ebelik yayınlarından (Practice of Midwifery, 1754, London) edinildiği bildirilir. Doğum denildiğinde akla ilk gelen, doğum biliminin kalbi ebedir çünkü. Doğum doğal bir eylem olup, "normal" yerine "doğal" kelimesinin kullanılması uygun bulunuyor artık. Anneler de, tıbbi engel olmadıkça, doğal doğumu tercih etmeleri yönünde eğitiliyor. Amaç ana sağlığını korumak, geliştirmek ve sürdürmek tabii. Bu görevi layıkıyla yerine getirecek olan da ebeler. Ebelik lisans eğitimi dünyada ve ülkemizde kadın ve ana-çocuk (ağırlıklı yenidoğan) sağlığını korumaya, doğal doğuma temellendirilmiş çünkü. Geriye kalan; ebelik mesleği ve hizmetlerinin ülkemizde yalnız eğitim aşamasında değil mezuniyet sonrası aşamada da uluslararası standartlara uyumlandırılması. Ancak önce ebenin görev, yetki ve sorumluluk alanlarını tanımlayacak çağdaş yasa ve yönetmeliklere gereksinim var. Ebelik Yasasının çıkartılmasına yani!