Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesine (o yıllarda adı "Hemşirelik Yüksekokulu") kayıtlanırken tanıştım İnci hocamla. İzmir Özel Türk Koleji (İTK) mezunu olduğumu öğrenir öğrenmez, "İngilizce sınavından muaf olmamaya bak, son kura kal ki, mesleki İngilizce öğrenesin" demişti. Mantıklı geldi. Birinci sınıf dersleriyle birlikte alacağım için yıl kaybım da olmayacaktı. Yabancı dil muafiyet sınavında birkaç soru yanıtlamayarak son kura kaldım. Mesleki eğitim-öğretimle birlikte bir yıl boyunca pazartesi günleri akşamüstü, cumartesi günleri sabahtan öğleye, mesleki İngilizce öğrenmeye başladım. Dersi Tıp Fakültesi öğrencileriyle birlikte aldık. Konular anatomi ve fizyolojide öğrendiklerimizin İngilizce dilinde tekrarı gibiydi. Solunum, dolaşım, kas-iskelet sistemi vesaire. Bir taraftan Türkçe, diğer taraftan İngilizce dilinde insan anatomi ve fizyolojisini öğrenmek bana zevk verdi. Ancak şunu da çok iyi anladım ki İTK bizlere İngilizce dilinde temel eğitimi bir hayli donanımlı (okuma-yazma-dinleme-konuşma) vermiş. Mesleki İngilizceyi kavramak da zorlanmadım çünkü.

Hemşirelik mesleğinin duayenlerinden biri değil duayenidir Prof. Dr. İnci Erefe. Ki çoğu meslektaşıma göre de bu böyle! Ülkemizin ilk Hemşirelik Yüksekokulu'nun Ege Üniversitemizde kurulmasıyla (1955) yüksekokula kayıtlanan üç öğrenciden biri. Halk Sağlığı (o yıllarda adı "Hijyen") doktorasını üniversitemiz Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında (o yıllarda adı "Hijyen Kürsüsü") tamamladı. Yetmişli yıllarda öğrencisi olduğum yüksekokulun ilk ve tek doktoralı öğretim elemanı. Derken doçenti ve profesörü. İlerleyen yıllarda Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde hemşirelik anabilim dallarının kurularak hemşirelik lisansüstü programlarının başlatılmasına öncülük etti. Hemşirelik ve İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulları'nın müdürlüğü görevlerinde Ege Üniversitesi Senatörü olarak da hizmet verdi. En büyük arzusu mezunu olduğu yüksekokulun fakülteye dönüşmesi olmakla birlikte yıllar yılı verilen çabalar emeklilik (2002) sonrası yer buldu (2011).

İnci Erefe danışman hocamdı. Mizaçlarımız uyuşmasa da konu dil ve sanat olunca sohbete doymazdık. Bülbül kesilirdik adeta. Yüksek lisans-doktora ders ve tezlerinden arta kalan zamanlarda ben müzik ve sahne sanatlarından dem vururken İnci hocam güzel sanatlar ve mimariye olan düşkünlüğünden söz ederdi. Hatta şiir de yazardı yanılmıyorsam. Yabancı dil öğrenmeye istekli ve yatkın kimliğini öğrendiğimde anladım ki boşa değil imiş beni mesleki İngilizce öğrenmeye yönlendirmesi. İngilizce ve Almanca yanısıra İspanyolca ve Osmanlıca da öğrenmeye çalışırdı. Gel zaman, git zaman sanata yatkın yanlarımızı ödüllendirdik. Ben Ege Üniversitemizin ellinci kuruluş yıl dönümü adına düzenlediğim İkinci Bahar konserimle, İnci hocam Hemşirelik Fakültesi onuruna yaptığı Florence Nightingale (modern hemşireliğin kurucusu) büstüyle.

Wiliam Shakespare'e ait şu dizeleri çok beğenirim. "Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan / Güneş kucağındadır, bilemezsin / Bir çocuk gözlerine bakar arkan dönüktür / Ciğerinde kuruludur orkestra duymazsın / Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın / Uçar gider, koşsan da tutamazsın." Bu dizeler bana içimizdeki değerlerin farkında olmaksızın yaşamanın hayatı ne denli anlamsız kıldığını anlatır. Ancak farkında olup yapmamak daha da kötü. Farkındalık yetmez, eylem şart misali. Her ne kadar bir şeyler adına, onuruna yapılmış da olsa konserler, büstler asıl önemli olan insanoğlunun içinde kurulu orkestrayı duyup yanıt vermesi. İçinde ukde olarak bırakmaması yani. Florence Nightingale büstü düzenlenen törenle (2013) Hemşirelik Fakültesi'nin giriş alanına yerleştirildi. Ziyadesiyle mutlu oldum! Ancak en çok İnci hocam güzel sanatlara olan sevdasına yanıt verebildiği için tabii.