Namık Kemal Lisesi yıllarında, bizim en fazla gittiğimiz üç sinema vardı:

Konak’ta Milli Kütüphane’nin yanında ‘Elhamra’ sineması…
Basma’ne de, ‘İkbal’ ve ‘Yıldız’ sinemaları…
Birinci Kordon’da ‘Teyyare’ Sineması da tutulanlar arasında idi ama biz genelde Bornova’ya trenle gidip gelmeyi tercih ettiğimiz için çoğunlukla hafta sonları Yıldız ile İkbal’i tercih ederdik…
Bu saydığım sinemaların hiçbiri yok…
Bir ara yazlıklardan da sadece Bornova’da ‘Hayat’ kalmıştı…
Sanıyorum bunları en iyi bilenlerden biri de, önceki Baro Başkanlarımızdan Bornovalı avukat Özdemir Sökmen…
Öğrenciyken İzmir’in eski sinemacı ve tanınmış siyasetçilerden Hikmet Sökmen sayesinde sinema makinistliği de yaptı, polis- adliye muhabirliği de Fatih Çekirge ile birlikte…
Ben belki Bornovalı olduğundan, belki de Bülent Ecevit’in partisi DSP’de İl Başkanlığı görevini başarı ile sürdürdüğü için Özdemir Sökmen’i tutuyordum…
Gerçek ve doğru haberciliğe çok daha yakın olduğu için…
Özdemir, Bornovalı gerçek ‘emekçi’ bir babanın çocuğu idi…
Anımsadığım kadarıyla Fatih ise bir paşa, yani generalin çocuğu idi…
Daha fazlasını, yani geniş bilgiyi belki bir gün anlatırım…
Bunları neden anımsadım?
Tarihi Bıçakçı Han’da Yıldız Sineması belgeseli oynatılacakmış…
Öğrendiğime göre: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in kent yaşamına kazandırdığı Bıçakçı Han'da ‘Yıldız Sineması’ Hatırlıyorum” belgeseli sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Doç. Dr. Dilek Tunalı’nın yönetmenliğini üstlendiği ‘Yıldız Sineması: Hatırlıyorum’ belgeseli 23 Ekim’de 18.00’de tarihi Basmane’deki Bıçakçı Han’da ilk gösterimini yapacak.
1 saat 35 dakikalık belgesel için yaşları 62 ile 92 arasında değişen 19 kişiyle görüşülmüş…


Hiç unutamıyorum:
Bir gün ‘Spartakus’ filmini izlemek için ya Namık Kemal’den, ya da Bornova Küçükpark’tan 7-8 kişi Yıldız Sineması’na gittik…
Belki Hikmet Kumak, Nevzat Karagülle, Sezgin- Süleyman Kardeşler, Nejat Yiğit, Nuri Güler…
Mustafa Açıkel, Nuri Özezer…
Bilemiyorum…
Bildiğim;
Yer gösterene, ‘ışık parası’ olarak 25 kuruş ödeniyordu…
En sonda sırayı girdiğimde bu parayı vermek bana kalmıştı.
25 kuruşu verince, daha ışıklar sönmediği halde, yer gösterici ‘Bu para kurtarmaz!’ demişti…
‘Neyi kurtarmaz?’ dememize, sırayı ve numaralı koltukları kendimiz bulmamıza rağmen, ‘Bir lira’ vermek zorunda kalmıştım…
‘Bu para kurtarmaz!’ sözünü birçok alışverişten sonra duyduğumuz için aklıma hep Yıldız Sineması geliyor…
1952-1988 yılları arasında kentin sinema ihtiyacının büyük bölümünü karşılayan Yıldız Sineması’nın Türkiye’nin değişen sosyo-politik ve sosyo-kültürel durumuna ayak uydurduğu söyleniyor.
Dilek Tunalı’ya göre; Tüm bu değişimleri Yıldız Sineması’nın hem perdesinde hem binasında hem de seyirci profilinde görebilmek mümkün.
1988’den sonraki dönemde binanın spor oyunlarına yönelik bir mekân olarak kullanılmaya başlanması da bunun kanıtı.
Yıldız Sineması 1953’te yazlık sinemadan kapalı sinemaya dönüştürüldü. 1957’de yeniden inşa edilen sinema, kapılarını Zeki Müren konseriyle açtı.
Yıldız Sineması’nda sihirbaz gösterilerinden konserlere, operetlerden tiyatrolara kadar farklı pek çok sanat etkinliği yapıldı.
Türkiye ve İsveç güreş milli takımlarının müsabakalarına bile ev sahipliği yapan Yıldız Sineması, futbol sahası olarak da kullanıldı.