Gözünü açıyorsun ‘doğdu’ diyorlar,

Gözünü kapıyorsun, ‘öldü’ diyorlar,
Bu göz kırpışa, ‘ömür!’ diyorlar…
Bütün mesele; bu ömrü gönlü güzel dostlarla geçirebilmek…
Acaba ‘kısacık’ denilen ve böyle adlandırılan ömrümüzde kaç dostumuz var…
Sık sık ‘aile dostum’ dediğim, onun da tanıkların yanında da ‘hayatımda iki gerçek dostum oldu biri sensin!’ dediği ‘Sanat Güneşimiz’, ‘Paşa’ lakabını taktığım Zeki Müren’den söz etmişimdir…
Ama mesleğimiz gereği, birçok kişinin hayranı olduğu siyasetçiler, sanatçılar, devlet adamları, bilim insanları, hatta esnaftan da dostlarımız olmuştur…
Bunlardan birini de, birlikte spor muhabirliği yaptığımız, Namık Kemal Lisesi’nden meslektaşım Ertuğrul Kale anımsattı…
Yaptığı projelerle en azından üç dünya birinciliğini elinde tutan İzmirli usta gazeteci Ertuğrul Kale gönderdiği fotoğraflarla birlikte şunu yazmış;
‘Sevgili ortak arkadaşımız, büyük sanatçıs Barış Manço’yu sevgiyle, saygıyla, rahmetle anıyoruz.
İzmir Enternasyonal Fuarı’nda sahne aldığı yıllarda gazeteye sık sık gelirdi.
‘Hey koca topçum, analar senin gibileri beşer onar doğursun!’ söylemi hâlâ kulaklarımda…
Ertuğrul Özkök gibi Kahramanlar Semtinin çocuğu Ertuğrul Kale’nin sözünü ettiği yıl 1974-1975…
O zaman, genç spor muhabiri Ertuğrul Kale, bir anda, doğrudan, ‘Basının Amiral Gemisi’ olarak adlandırılan Hürriyet Gazetesi’nin İzmir ve Ege Temsilciliğine doğrudan Erol Simavi’nin talimatı ile getirilmiş, büyük olay olmuştu…
Ertuğrul Kale mesajıyla birlikte bir de zamanın usta gazetecilerinin de bulunduğu Barış Mançolu fotoğrafı anılarımızı tazelemek için gönderdi.
Ben de Barış Manço ile ilgili olarak şu notu gönderdim:
Sevgili Ertuğrul Kale benim de anılarımı yenilememi sağladın.
Haklısın!
Barış Manço İzmir aşığıydı ve İzmir basınının gerçek dostu idi.
Bizim yanımıza da uğrardı...
Bir ara ‘Sarı Cizmeli Mehmet Ağa’ isimli bir şarkısı piyasaya çıkmıştı.
Kordon’da ve İzmir sokaklarında ‘Sarı çizmesi’ ile fotoğraflarını çekip röportaj yapmıştım.
Bir değil, birkaç kez ‘İzmir’i birlikte gezelim, bana arkadaşlık yap, bir şeyler içelim’ teklifi yapmıştı…
Ama bir türlü zaman bulamadım, haber yazmaktan ve haber peşinde koşmaktan…
Sen de çok iyi anımsarsın…
Ama asıl bombayı söyleyeyim:
Sanıyorum 1978 falan idi…
Adalet Partisi’nin il kongrelerini takip ediyordum.
Muğla’da, Sakar geçidinin müteahhidi Latif Sakıcı ile önceki il başkanı Bülent Beyin Muğla İl Başkanlığı seçimi çok çekişmeli geçecekti.
Muğla’ya takip için gittim.
O yıllarda Muğla’da anımsadığm kadarıyla iki otel vardı Narin ve Yalçın oteller de tamamen dolu idi.
Küçük otellerde de yer yoktu…
Öyle ki Muğla’daki tanıdıkların evleri bile ilçelerden gelen misafirleriyle, şimdiki pansiyonların örneği gibi doluydu..
İşte o sırada tesadüfen Barış Manço ile karşılaştım.
Turneye gelmişler…
Öyle ki, onlar da ikişer üçer hatta dörder odalara yerleşmişler.
Barış Manço ile sanıyorum davulcu aynı odada iki ayrı tek kişilik yatakları paylaşıyorlardı.
‘Seni sokakta mı bırakacağız!’ dedi..
Ve yatağını benimle paylaştı…
O yıllarda dostluk, arkadaşlık böyle idi…
Soruyorum, şimdi kim böyle bir harekette bulunur?

Şunu da belirteyim:
İzmir’de bir gazeteci arkadaşımız ‘tren’ isimli bir dergi çıkarıyordu.
O dergide bir de ‘Çuf çuf!’ diye çocuk sayfası ve çocuk kulübü vardı…
Barış Manço bir kuruş istemeden, masraflarını da cebinden karşılayarak bu sayfayı karikatür çizerek ve yazı yazarak destekliyordu…
Hani birisi için ‘Canı feda’ denilir ya, belki de bu söz Barış Manço için söylenmiştir.
Barış Manço dostluk için ve de yarının büyükleri çocuklar için canını verecek kadar önemsiyordu…
Sanıyorum bu ‘Tren’ isimli dergiyi Barış Manço gibi destekleyenlerden biri da zamanın ünlü gazetecisi, ustası Ertuğrul Kale idi…
Ertuğrul Kale de, ben de, bizim kuşak da herhalde o güzel günleri anımsayıp, bugün ile kıyaslayınca başlarını ellerinin arasına alıp kara kara düşünüyorlardır, üzüntüden…