Ekim ayının son günü, ayın 31’inde gece yarısına doğru Bekir Donduran ile Polis Özel Harekat’tan olduğunu sandığım Meryem Sarıbaş imzalı şu fotoğraflı haberi aldım:

‘Bugün kuzey ırakta şehit düşen arkadaşımız nedense hiç bir haberde yok mekânın cennet olsun kardeşim- İslam çiftçi…’ İnanılacak gibi değil, kaç gün sonra habere bir kez daha göz attım, sadece biri ben 4 kişi üzüntüsünü dile getirmiş…
Konuyu ele almadım, bekledim…
Herhalde daha çok beklerim, duyarlı insanlarımızın duyurdukları ve belirttikleri gibi hiçbir medya kuruluşu önemli görmedikleri için haberini yapmadılar.


Kim ne derse desin, bu kardeşimiz bizim için, onların için şehit oldu…
Nasıl mezar taşı gibi sessiz kalabilirsiniz?
Hadi zamları görmüyorsunuz?
Hadi birilerini destekliyorsunuz?
Ama bir şehidimizi nasıl görmezden, duymazdan geliyorsunuz?
Bunlar beni çıldırtacak herhalde…
Benzer konularda birkaç kişiden, ‘tepki!’ ya da ‘derdini dökme’ olarak nitelendireceğim mektuplar geldi..
Belki bu şehidimiz gibi bir süre geçtikten sonra bu konuları da işler, sizlerle paylaşırım.
İşte size çok duyarlı bir okuyucum Şeniz Ayçiçek’in, öğretmenlerin Konak’ta Hükümet Konağı yakınında, saat kulesi önünde, ellerinde pankartlarla isteklerini duyurmaları, çalışanların özlük haklarının yeniden düzenlenmesi, iyileştirilmesi ve umutla tayinlerinin yapılmasını bekleyenlerin görüntüsünü görünce aklından geçenleri benimle paylaşmak istemiş…
Bakın ne diyor?
‘Ben de İngilizce öğretmeniyim!
Emekli oldum, ‘genç öğretmenlere yer kalsın!’ diye…
Emekli olmadan önce, hep hayal ettiğim bir konuydu.
Arkadaşları yazma gereği duydum.
Zahmet ettiniz, çok teşekkür ederim…’
Emekli Öğretmen Şeniz Ayçiçek, herkese nasip olmayan ‘onurlu’ bir davranış sergilemiş…
Kutlanacak bir davranışta bulunmuş…
Umarım bundan sonraki yaşamında daha mutlu olur, ekonomik sıkıntı yaşamaz…
Bu arada, cahilliğime verin, bana mı, yoksa meslektaşı öğretmenlere mi teşekkür ediyor çıkaramadım…
Bana ise ben bu teşekkürü, her türlü sıkıntıyı göze alarak yetkililere duyurma ve uyarı görevi yapan bu eli öpülesi öğretmenlerimize armağan ediyorum…
Onlara ise ‘haklarıdır’ diyorum…
Tüm teşekkür değerli öğretmenlerimize gitsin…
Yeri gelmişken söyleyeyim:
Ben daha öğrenci iken, Namık Kemal Lisesi Müdürü Kemal Kemahlı ile sonraki Müdür Bedri Sunal Bey’in istek ve destekleriyle, lise birlere ve Akşam Lisesi’ne ‘matematik’ (Cebir- geometri) ile Almanca dersleri vermiştim.
Mutemet Sevinç Bey de, aybaşlarında girdiğim her ders için ‘2,5 lira’ ödemede bulunuyordu…
Bu arada iftiharla söyleyeyim; öğrencilerimden birkaçı Tıp fakültesini kazandı ve doktor oldu…
Belki o zamanın katiplerinden, takipçim Sevgili Ummuhan Keskin anımsayacaktır…
Daha sonra ‘Almanca eğitim veren’ İstanbul Erkek Lisesi’ne tayin olan Almanca öğretmeni Mesut Bey, ‘Almanca Hikayeler’ kitabı hazırladı, editörlüğünü ve el yazısı ile yazılan Almanca Hikaye kitabının kağıtlara daktilo ile geçirilmesini de ben hazırlamıştım…
Çünkü bir harfin hatalı yazılması yanlışlığa neden olacağını bilmenizi de istiyorum…