Zaman zaman önerilerde bulunuyorum:
Son olarak şu iki öneride bulunmuştum:
Birincisi,
Kentlerin her tarafı beton oldu…
İzmir’e havadan uçaktan bakın, yeşil alan olarak sadece Kültüpark ile mezarlıkları görürsünüz…
Bir de askeri alanları…
Yeşillendirme ve ağaçlandırma sadece bazı Avrupa kentlerinde ve ‘Havalı Mahalle’ Beşiktaş- Arnavutköy’de örnekleri olduğu gibi; ‘Saksıda fidan ve ağaç’ ile olur…
Tabii ki bu saksılar, küçük çiçek saksıları’ değil…
İki kişinin ancak sardığı bidon ya da varil şeklindeki saksılarda…
Bazı firmaların kapı önlerinde ya da girişlerinde olduğu gibi..
Başka türle asfalt ya da beton kaplı yollar, caddeler de, balkonlar da, çatılar da, yani kentlerin yeşillendirilmesi imkansızdır…
Hayal eden, düşünün, vizyon sahipleri bunu anlayabilir…

İzmir’in sel sularından kurtulmasının tek çaresi de, Selçuk- Efes’te binlerce yıl önce uygulanan sistemden geçiyor…
Amerikan filmlerinde de görmüşsünüzdür…
İçlerinden tır geçecek büyüklük ve genişlikteki yer altı tünelleri…
Ruslar da bunu uyguluyor…
Biz de İzmir’de birkaç tane metro yolu gibi altyapı tünelleri yaparsak yıllar değil, yüzyıllar boyunca bir daha sorun çıkmaz…
Tabii ki mühendislik ve işçilik tam anlamıyla yapılacak, yoksa Rıza Bey apartmanının müteahhidi ya da teknik sorumluları gibi anlamayan sadece diplomalı kişilerle bu iş olmaz…
Tabii ki eş ve dost işi de olmamalı…
Benim yeni önerim, mahalle tiyatroları…
Bunun örneği Çeşme Alaçatı’da var…
Esnaf ve mahalle halkı aralarında anlaşarak ve toplanarak tiyatro ekibi oluşturdular.
Herkese bir rol var…
Kışın hazırlanıyorlar, baharda eserlerini sergiliyorlar…
Tabii ki muhtar da belediye başkanı da yanlarında…
Tüm halk da…
Belediyelerde bu konu ile ilgilenecek personel var…
Yani ‘kent tiyatrosu’ gibi mahalle tiyatroları organize edilmelidir.
Birlik ve beraberlik sağlanır…
Bu arada Urla’nın ünlü Bademle Köyünü (Şimdi mahalle) unutmayalım…
Bademler Köy tiyatrosunun ünü İzmir’i de Türkiye’yi de aşmış durumda…
Bizim çocukluğumuzda, her mahallenin hatta her sokağın bir futbol takımı olurdu…
Gayri federe denilen cinsten…
Ama o zamanlar top oynanacak arsalar ve de alanlar da vardı…
Örneğin ben de ‘Çevik Spor’ da oynuyordum…
‘Dandeviç’ adı verilen arsada, ‘kuş pişirmek’ için bir kış günü yaktığımız ve yok ettiğimiz klişenin yanındaki alanda top oynardık…
Şimdi Nevzat Karagülle, Hikmet Kumak, Göztepeli futbolcu Papi Mehmet, Güreşçi Eray Karacalar, Sezgin- Süleyman Can, Özhan Kantarlı, Nuri Özözer, Mustafa Duman, Sabri İşlek, astsubay çocukları Mete- Tekin kardeşler, Arap Nejat (Yiğit), Nuri- Necati Temiz kardeşler o günleri anımsayarak, gençlere iddialı maçlarımızı anlatıyorlar…
Bizim sokaktan Galatasaray’lı milli futbolcu Bahri Altıntabak çıkmıştı…
Bir başka örnek ise geçenlerde kaybettiğimiz hayırsever Hayri Duran gibi…
İkisi de ziraat mühendisi idi..
Göztepe’nin ve Altınordu’nun kalecisi Prof. Dr. Oğuz Manas da bizim ‘Çevikspor’un’ antrenörü idi…
Nasıl ısınacağımızı, kalecinin topları nasıl tutacağını anlatıyor, vuruş tekniklerini gösteriyordu…
Yani mahalle ve sokak takımları gibi ‘Mahalle tiyatroları’ birlik ve beraberliği güçlendirir…
Olmayacak iş değil…