Sanıyorum 20 yıl kadar önceydi.
Laf ‘yerli-yabancı’dan açıldı.
Ben, ‘500 yıllık İzmirliyim!’ deyince, karşımdaki tuhaf bir şekilde yüzüme baktı.
Bir Bornovalı’dan söz edilince, ‘150 yıllık komşumuz’ demiştim, yine yüzüme ‘Hadi canım sen de!’ dercesine baktılar.
‘Atıyorsun!’ diyordu aklınca…
‘Pehlivan’ olarak adlandırdığım çocukluk, gençlik, 100 yıllık arkadaşım, meslektaşım Okan Yüksel var…

Yazar ve şair olan Okan Yüksel şimdi çıtayı ‘500 yıla’ çıkardı…
Ondan esinlenerek birçok kişinin de ‘100 ya da 500 yıllık arkadaşım!’ dediklerine tanık oluyorum…
Okan Yüksel aynı zamanda en iyi arşivci…
İnanın, sıkıntıya düştüğümde, ‘Pehlivan sende benim fotoğrafım var mı?’ diyorum.
‘Merhaba’ demeden görüntüler geliyor…
Bornovalı Bahadır, karikatürleri için gençlik fotoğraflarımı istemiş ben de ‘Yok’ demiştim.
Sonra yine imdadıma Okan Yüksel yetişti…
Şimdi bunları neden yazdım?
Okan Yüksel’in son yazılarından birinin başlığı şöyle idi;
‘Attila İlhan Bugün 97 Yaşında...’
İlgi ile okudum…
Şöyle diyordu;

“An gelir Attilâ İlhân ölür” diye bitse de şiiri, ölüme inat her dizesinde nefes alan şiir işçisi, ışıltısını kaybetmemiş eserleriyle bir cevher, Türk şiirinin mihenk taşlarından biridir Attilâ İlhân.
-Yüreği memleket için çarpan bir derya deniz, fikirlerinin aydınlığında, kalemiyle karanlığa direnen, fikir adamıdır Attilâ İlhân.
-“Bin başlı on bin ayaklı sanki bir devdiler / grev oylamasında hep bir ağızdan grev dediler” diye haykıran emek savaşçısı, “Laiklik, şeriatın siyasi iktidar olmasına, devleti ele geçirmesine, tahakkümüne direnmek anlamına gelir” diyen dirençli bir gazetecidir Attilâ İlhan.
Vatandır, millettir, partizandır,
Gazi'nin emrinde kuvvacı bir militan, insanlarına aşık sevda adamıdır Attilâ İlhân.
Şairdir, yazardır, gazetecidir
Şiirdir, aşktır, yalnızlıktır
Unutulmaz izler bırakmış bir kaptandır Attilâ İlhan...’
Yazı uzadıkça uzuyor, bir belgesel niteliğini alıyordu.
Bazı isimlerden de örnekler veriliyor.
Sıkılmadan keyifle okurken, bir de ne göreyim, ‘Benim yazdığım ama anımsamadığım bir yazı…’
Okan Yüksel bunu da gündemine almış, fotoğraflarımı, gazete köprülerimi sakladığı gibi…
Bakın ben ne yazmışım, bir zamanlar?

 
‘Misafirleri edebiyatçılardı’

 
“Günde sadece bir bardak çay içerdi…
Misafirlerinin çoğu da ya edebiyatçı ya da edebiyata meraklı insanlardan oluşurdu.
Birinci sayfadan yayınlanan baş makaleyi yazmasına rağmen, siyasilerle pek ilgilenmez, genelde bu işi haber merkezine bırakırdı.
Öğle saatlerinde bazen Kemeraltı’na gider, Şan Pasajı’nda ‘Aydın Kitabevi’ne uğrar, şiir kitabı ile diğer yayınları takip ederdi.
Fransa’da ‘En iyi Fransızca bilen yabancı’ unvanı olduğu için Fransızca yayınları takip ederdi.
Hiç kimse ile lâubali olmaz, hediyeleri kabul etmez, yemek davetlerine gitmezdi.
Hatta ilk şiir kitabının arka kapakta yayınlanan siyah-beyaz fotoğrafını da, bana çektirmişti, o kadar ustalar varken…
Baskıda ismim konmamış…
Belki de bizim tabirimizle ‘düşmüş.’
İnanın en azından 10 kez özür diledi…
Tanıklarımdan ikisi de yine spor servisinde birlikte çalıştığım arkadaşlarımdan Bornovalı Hüseyin Yangır ile Okan Yüksel idi…
Genel Yayın Müdürü Attilâ İlhan’ın en fazla değer verdiği konulardan biri de, sıfat ve isimlerin kesinlikle doğru yazılmasıydı.
Birçok kişi adını ‘Atilla!’ olarak yazdığı için sinirlenirdi…
Oysa gerçek “Attilâ” idi. Şapkası mutlaka olacak. Ayrıca tek “l” harfi olacak.
(Yaşar Eyice -  Gazeteci Yazar)

Anımsadıklarım

Bu satırları okuduktan sonra ‘Demek aradan bir yıl geçmiş!’ dedim…
Çünkü bir yıl önce yani Attila İlhan 96 yaşındayken, Aydınlık Gazetesi’nin bana göre her şeyi, araştırmacı- Gazeteci Aydınlı Ercan Aydın Dolapçı aramış, ‘Attila İlhan sayfası hazırlıyorum, hatıralarını yazar mısın?’ önerisinde bulunmuş ve ‘İnsanoğlu’nun aya ayak bastığı akşamı ve benimle Erdoğan Özer’e Kemeraltı’nda ısmarladığı yemeği’ yazmıştım..
Daha önceki yıllarda da yine araştırmacı-gazeteci Atilla Köprülüoğlu aramış ve bilgi alışverişinde bulunmuştuk.
İşte böyle arada eski defterleri kurcalamak bazen hatıraları canlandırıyor.