Her karşılaştığımızda 'merhaba!' derdi...

Bazen ben daha önce davranır, selamı 'Merhaba' diyerek verir ve alırdım...

İzmir'de bir ara popüler bir isim olmuştu, Urla'da yazlık komşumuz olan Cevdet Bey!

Söylendiğine göre;

Emekli bir polis memuru idi...

Görevi Kemeraltı'nın Kuyumcular Çarşısı tarafında idi...

Bir yandan esnafı koruyor, diğer yandan hırsız ve sahtekârlarla mücadele eden ekibin içerisindeydi...

Öğrendiğime göre gerçekten başarılı ve güvenilir bir isimdi...

Öyle ki, emekli olunca, kuyumcu çarşı esnafı kendini bırakmamış, 'Sen bize lazımsın!' demişti...

Görevi haftanın belli günlerinde 'kurye' görevi yapmaktı...

Yani; milyarlarca lira ile İzmir- İstanbul arasında yolculuk yapıyordu.

Bazen yanında belirttiğim gibi çok önemli para oluyor, bazen de bunun karşılığında külçe altın ya da mücevherler oluyordu.

'Git – gel Konya altı saat!' derler ya, o da, genç yaşta emekli olduğu için bu işi başarı ile yürütüyordu.

Biliyorsunuz;

Ticarette de yaşamda da en önemlisi 'güven' dir...

Demek ki Cevdet Bey'e güven tam idi...

Ben de öyle görüyor ve duyuyordum Urla'daki komşularımızdan...

Çünkü ben daha doğrusu biz yazlık komşumuz Cevdet Beyi tanıdığımızda 'Büyük hayırsever!' olarak tanıdık...

Tekstil fabrikası ya da ticarethanesi varmış...

Şimdilerde olduğu gibi tekstilde, konfeksiyonda büyük bir atılım içinde idi ülkemiz...

Dericiler, ama kumarda ama aralarındaki hilebaz ve sahtekârlar yüzünden iflas etmişler, ithalat ve ihracatımız durmuştu...

Belki de bunda 'hayvanları sev' sisteminin bütün dünyada yaygınlaşmasıydı...

Hatırladığım kadarıyla bir 'Panter Melahat!' vardı...

Önüne çıkan kürkçüler ile kürk sevenleri parçalayanların başında geliyordu.

Belirttim ya bunların yerini konfeksiyoncular almış, öyle ki, yurt dışına gidip ünlü mağazalarda 'en değerli' diyerek alınan kılık kıyafetlerin etiketlerinde 'Türk Malı' damgası bulunuyordu...

Ben de yüzümü kızarttım ve bir gün Cevdet Bey'den ricada bulundum:

'Kızımın okulunda ihtiyaç sahibi öğrenciler var, yardımcı olur musunuz?'

Babacan bir tavırla gülerek 'Tabii!' dedi...

Yani beni kırmadı ve 'Ne kadar varsa bildirin!' dedi...

Havalara uçtum...

Bundan güzel haber olabilir miydi?

Üstelik tepeden tırnağa, yani ayakkabısına kadar bu çocukları giydirecek ve sevindirecekti...

Dediğini yaptı da...

Bir 'Merhaba' demek, bir selam hayır kapısını açmıştı...

Bu arada öğrendim;

Tekstil işinden önce mi, arada mı, öncesinde mi ne, 'Merhaba' isimli bir de dergi ya da gazete çıkarmış Cevdet Bey...

Duymuştum ama kendisini tanımıyordum...

Benim bildiğim ve sevdiğim değerli gazeteci arkadaşlarım da bu 'Merhaba' da görev almışlardı...

Belki de Türkiye'de ilk kez iyi maaşlı bir dergi ya da gazete çıkarılıyordu...

Yani çalışanın hakkını veriyordu...

Her şey tıkırında gidiyordu...

Ama onu üzen bir konu vardı;

Evlatlarından biri başka konularda gazete sayfalarına düşüyordu...

Tabii ki bir insanın sevenleri kadar sevmeyenleri de oluyor özellikle ticaret alanında...

Ama bir gün Cevdet Bey de gazetelerde manşet oldu...

Hiç ama hiç ummadığımız ve beklemediğimiz bir şekilde!

'Hayırsever' olarak bildiğimiz, girişimciliğiyle tanıdığımız ve hızla zirveye doğru yükselen Cevdet Bey 'İnsan kaçakçılığı' ile suçlanıyordu...

Üstelik hakkında istenen mahpusluk cezası da şöyle böyle değildi...

Belki o zamanlar yasalar çok daha ağır hapis cezalarını içeriyordu...

Çünkü yasaların ne kadar değişikliğine uğradığını zamanımızda bilmeyen yok..

Hukukçuların bile takipte zorlandığı günleri yaşadık...

Açıklamalarından biliyoruz...

Bunları neden yazdım, son günlerde medyaya düşen ama nedense yandaş basın tarafından görülmeyen bir akıl almaz insan kaçakçılığından...

Eminim çoğunluk hâlâ bilmiyordur...

Bir ara çok sık duyuyorduk...

Binlerce kaçak kişi insan kaçakçıları tarafından belli bir fiyat karşılığı karşı adalara götürülüp oradan Avrupa ülkelerine gönderiliyor götürülüyorlardı.

Tabii çoğu denizde boğuluyordu...

Bunu uzun uzun anlatacak değilim..

Hemen her gün duyuyoruz...

Ama duymadığımız şu:

Malatya'nın 'Yeşilyurt' isimli bir ilçesi var...

Burada da 'çevreci' bir dernek bulunuyor...

Bir gün belediye bu derneğe 43 kişinin ismini gönderiyor ve 'Üye yapın!' diyor, talimat niteliğinde...

Sonra bunlar ismen Almanya'da 'çevreci' olarak anlatılan ama çevre ile hiç ilgisi olmayan bir şirket tarafından 'Eğitilmek' üzere ve tüm giderler karşılanmak üzere davet edilirler...

Düşünün!

Belediyenin önerdiği isimler, belediye bütçesinden bir kuruş çıkmadan, Almanlar tarafından alınacak uçaklarla götürülecek, yetiştirilecek ve faydalı birer olarak Malatya'ya döneceklerdir...

Öyle mi?

Madalyonun görünen yüzü böyle...

'Hayırlı' bir iş!

Ama ya arka görünmeyen yüzü...

İşte bu CHP'li Meclis üyesi bir kadın tarafından ortaya çıkarıldı...

İşin aslı 'insan kaçakçılığı!'

Hem de bu işte öyle büyük paralar dönüyor ki, duyunca insanın başını döndürecek cinsten...

Az para ödeyenler denizde boğuluyor, ya da binbir eziyetten sonra kendini güvenlik güçlerinin ellerinde buluyor...

Ya çok para ödeyenler?

Anlatmaya çalışayım:

İYİ KONTROL ŞART

Kişi başına örneğin en az 100 bin ya da 150 bin lira ödedikleri belirtilen, iddia edilen bu kişilere 'görevli' yani devletin verdiği 'gri pasaport' çıkarılıyor.

Bu pasaport aynen 'Yeşil pasaport' gibi vize falan istemiyor...

Bu pasaportu olan elini kolunu sallayarak, 'görevli' olduğu için istediği Avrupa ülkesine girebiliyor.

Bu arada söyleyeyim:

Son zamanlarda gazetecilere de böyle 'gri pasaport' veriliyordu...

Ancak bir şekilde devletin verdiği basın kartı sahibi olan ilgisiz kişilerin (patronların yakınları) sık seyahat yaptıkları belirlenince, gazete cemiyetlerinden alınan 'Cemiyetimizin üyesi' yani kefilliği kabul edilmedi ve başvurular doğrudan ilgili birimler tarafından kabul edilmeye başlandı.

Sonuç mu?;

Bu seyahatler davetler yüzde 90'a yakın ölçüde durdu..

Ben de kendi adıma söyleyeyim:

Önerilmesine rağmen kesinlikle hiçbir zaman yurtdışı seyahatlerimde 'giri pasaport' kullanmadım... Devletimizin verdiği normal pasaportu kullandım...

Bunu da iftiharla söylüyorum...

Şimdi devam edelim:

GERİ DÖNMEDİLER

Malatya'nın AKP'li Yeşilyurt Belediyesi'nin aracılığıyla 'çevreci' diyerek Almanya'ya eğitime gönderilen bu 45 kişiden 43'ü geri dönmüyor..

Bu olay da yedi ay önce oluyor...

Türkiye'ye dönen iki kişi ise Belediye görevlisi...

Bu işin peşine düşen CHP'li kadın belediye meclis üyesinin verdiği bilgiye göre;

Bu kaçak kişilerin isimleri belli ama nedense açıklanmıyor.

Çünkü bunlar Malatyalı değil...

Çünkü halkın ağzında bunların para karşılığı uçaklarla elleri kolları sallanarak devlet güvencesi olan gri pasaportlarla yurtdışına götürüldüler.

Yine belirtildiğine göre;

45 gri pasaport resmi makamlara teslim edildi?

Bunların yurtdışına çıkışı var, girişi yok...

Bu nasıl oluyor?

Pasaportlar ve üzerindeki yazılı kimlikler soruluyor, yanıt şu:

'Kullanıldıkları için iptal edildiler....'

Yani yok edildiler...

Almanya'daki şirket araştırılıyor;

Çevre ile alakaları yok...

O şirketin sahipleri, yöneticileri kimler?

Bu da bilinmiyor...

Bilinen bu şirketin 'çevrecilikle' hiçbir ilgisinin bulunmadığı...

Yine iddiaya göre:

Benzer şekilde başka kentlerden de çok kişi yurtdışına götürüldü...

Bu durum resmi makamların gözlerinden nasıl kaçtı...

İşin içinde AKP'li belediyeler olduğu ve bunların beyanlarının yeterli olduğu için mi?

Herhalde bu konu hakkında başta içişleri Bakanlığı, hatta Dışişleri Bakanlığı da çalışmalar yapacaktır..

Bakalım perde arkasında ne var?

Bunları öğreniriz...

Sizinle paylaşırız...

Benim aklıma gelenler arasında 'Bunlar PKK'lı olabilir mi?' sorusu da var...

Herhalde değildir..

Çünkü bildiğim ve bildirildiğine, anlatılanlara göre PKK'lılar tek tek biliniyor ve takip ediliyor...

SİSTEM DEĞİŞTİ

Hayırsever olarak bildiğimiz, Urla'daki yazlık komşumuz Cevdet Bey'den bu yana 'insan kaçakçılığında' büyük ilerleme olmuş gibi...

O zamanlar ya otobüs ya da tırlar veya tekneler kullanılıyordu, hatta filmleri de yapılmıştı...

Şimdi ise lüks uçaklarla ve 'görevli' pasaportları ile...

Umarım bu çeteler hemen çökertilir ve hesabı hukuki olarak sorulur...

Ben 'hayırlı haberi' bekliyorum...