Ekonomi Dünyası’ndan, ‘Alım gücü kıyaslamasını ‘aldım;

Çok ama çok eski zamanlarda, aynen masalların başlangıcında duyduğumuz gibi, M.Ö. 2560 yılında; piramitlerin yapımında çalışan Antik Mısırlı kölelerin günlük kazancı 4 litre bira ile 500 gram ekmek imiş…
Bu hesap yapıldığı güne göre kazanç 125 TL. imiş…
Ya zamanımızda;
2021 yılında asgari ücret karşılığında çalışan Türklerin yani bizlerin günlük kazancı 95 TL. ye eşit oluyor.
Peki bu kazancın karşılığında ne alınabiliyor?
3 litre bira ile 500 gram ekmek!
Kimler daha kârlı?
Bizler mi yoksa hesabını çoğumuzun yapamayacağı yıllarda yaşayan Mısır’daki piramitlerde çalışan köleler mi?
Umarım bu sadece benzetme ya da antı propogandadır.
Yoksa başımızı iki avucumuzun arasına alıp dövünmemiz gerekecek…
Bence bu işi en iyi bilen ya da çıkaracaklardan, yani bilirkişi Bodrum Kale ve Müzesi’nin emekli müdürü Oğuz Alpözen’dir…
Çünkü Oğuz Alpözen ve ekibi bir zamanlar denizin altından, batıklardan çıkardıkları sikkeler, paralar ile ‘Zaman içindeki değerlerini’ sergilemişler, enflasyonu ortaya koymuşlardı.
Yılların birikimi ve araştırması sonucu ortaya çıkan bu önemli sergi de tarihe karışmış durumda…
Çünkü Bodrum Kalesi sözde onarıma alınınca, birçok güzellik ve değer de ortadan kaldırıldı…
Acaba bu ekip çalışması ne oldu?
Bir yerlere mi kondu, yoksa kayıp mı oldu?
Bunu da bilmiyoruz!
Haberde yorumlara baktım;
Yine ikiye ayrılmışız!
Bazısı ‘Neden bira hesabı yapıyorsunuz?’ diye soruyor ve uzmanları ‘ayyaş’ olarak niteliyor!
Yanıt olarak da, ‘ister süt hesabı yapın, isterseniz kola ya da ayran!’ diyorlar…
Hesabın değişmeyeceğini vurguluyorlar…
Tabii ki otoyolların hesabı da ele alınıyor…
Bir de you tube’den bir link ilave edilmiş!
‘Sahibinden satılık köle!’ diye…
İşsiz kalan adam kendini satılığa çıkarmış, ‘Mısırlı kölelerin hakları tanınsın, yeter!’ demiş…
Nelerle uğraşıyoruz değil mi?
Hem iktidar yanlıları, hem de muhalefette olanlar kendilerini haklı çıkarmak için öyle yazılar yazmışlar ki, sadece takla atmadıkları kalmış…
Beni güldüren yorum ise şöyle:
‘Bir kere eski Mısır’da buzdolabı yoktu, sıcak biranın nasıl olduğunu içen bilir, sidik gibi olur tadını alamazsın, bizde ise ilk dolap AKP’nin iktidara gelmesiyle ülkeye giriş yaptı!
Buz gibi bira içiyoruz, teşekkürler…’
En iyisi hepimiz kendimize, kendi dünya görüşümüze göre ironi yapalım, gülelim, eğlenelim, keyif alalım…
Yoksa bu hesapların altında ezildiğimiz gibi birbirimizi üzeriz…
İnanın değmez…