Demokrasi kelimesi siyasetle uğraşan, yakınlık duyan hemen hiç kimsenin dilinden düşmez. Bu görünüşte siyasette olumlu bir hava gerektirir. En azından kış olmasa bile ilkbaharın o ruhumuzu okşayan görünüm ve kokusunu bize hissettirmesi gerekir ama nafile. Demokrasi bizde sadece dilimize yapışmış bir düdük gibidir. Nefes alıp verdikçe puf diye bir ses çıkarır o kadar.
Bizde herkes kendi işine geldiği kadar demokrat veya demokrasi istiyor.
Son zamanlarda demokrasiyi dillerden düşürmeyenlerin topluma söyledikleri yalanlara bakıyorum da ayan beyan ortalığa saçılsa bile hiç kimsenin yüzü kızarmıyor.
İstanbul Belediyesi’nin suç duyurusu üzerine Savcılık 29 Mart 2020 tarihinde otobüse binen yolcuların tamamını buldu ve soruşturdu.
Sayın İmamoğlu: “Maç yok ki….otobüse binen yolcuların görüntülerini izledim kanım dondu” diyerek  otobüs yolcularının bir senaryo ürünü olduğunu söyledi.
Sözcü Murat ongun ise: "Bu, İBB başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik organize kötülüğün fotoğrafıdır. Otobüse kasten toplu binişler gerçekleşiyor" diye açıklama yaptı.
Savcılık otobüse binen 90 yolcunun ifadesini aldı. Hemen hiçbiri birbirini tanımayan sabah o saatte işe gitmek zorunda olan işçilerdi.
Otobüslerin kısıtlanması ve gelmesi gereken otobüsün gelmeyiş nedeni ile çeşitli duraklardan otobüse binmişlerdi.
Yani kasten yapılan bir eylem yoktu.
Ne başkan ne de Murat Bey Savcılık araştırmasına hiçbir şey söyleyemedi.
*                                                        *
CHP grup Başkan Vekili Engin Özkoç Twitter hesabından bir paylaşım yaptı.
“Yıllarca Ankaralılar bu kanserojen borulardan su içmiş.. AKP iktidarı için insan hayatının Ankapark’taki dinazorlar kadar değeri yok” dedi.
Oysa resimde paylaşılan borular 2016 yılında Niğde’de değiştirilen eski su boruları idi ve yine CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Güner tarafından o tarihte Meclis araştırması istenmişti. Orman Su işleri Başkanlığının 2016 da yaptığı yeni içme suyu borularını da Mansur Yavaş’ın döşettiği borular diye paylaştı.
Gerçek ortaya çıktı ama Engin Bey hiçbir açıklama yapmadı.
*                                         *
Koronavirüs nedeniyle bütün illerimizde Valilik organizasyonu ile yerel yönetim ve
İlgililein toplandığı organizasyonlar yapıldı.
Mersin’de yine Sayın Engin Özkoç ve Tuncay Özkan tarafından ‘Mersin'de belediyenin ekmek dağıtımı yasaklandı’ açıklaması yapıldı..
Oysa valilik koordinasyonundaki toplantıya Mersin Büyükşehir Belediyesi katıldığı halde ekmek dağıtma görevi almamıştı.
Mersin Valiliği açıklamasında; ‘başta ekmek dağıtımı olmak üzere vatandaşların tüm ihtiyaçlarının Mersin Valiliği koordinasyonunda, kaymakamların başkanlığında, yerel yönetimler, Fırıncılar Odası ve muhtarların katıldığı toplantıda birlikte karar alınarak organize edildiği’ hatırlatıldı. Açıklamada; "İlçelerimizde kaymakamlarımız başkanlığında toplanan koordinasyon toplantılarına Büyükşehir Halk Ekmek'ten ilgililer katılmış ve ekmek dağıtımı konusunda ayrı ve özel bir talepleri olmamıştır" denildi.
Kimse bir şey söylemedi ama söylenenler ortada kaldı.
*                            *
Trabzon Eğitim Araştırma Hastanesinde Onkoloji uzmanı Doktor A. Yaşar Zengin sosyal Medya hesabından 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayanlara “Buna bayram diyen şerefsiz ve şahsiyetsizdir, din düşmanı zihniyeti kınıyorum” diye seslendi.  
İlk kez tüm siyasi partiler birlikte tepki gösterdiler.  Doktor Zengin’in mensup olduğu hemşeri derneği de başkanlıktan istifasını istedi.
Gaziantep Nizip İlçe Müftülüğünde görevli bir personel ise yine Sosyal Medya üzerinden 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutlayanlara, “Allah ıslah etsin İnşallah. Amin. Bu mübarek gecede şu 19'a bak. Bugün asıl bayram ettikleri Osmanlının çöküşünü kutluyorlar deyyuslar. Uyan ey Müslüman uyan” diye çağrı yaptı.
Gelen tepkiler üzerine Sıtkı Dağ bir özür açıklaması yaptı.
Söylenenler ortada kaldı, kimse bu özre inandı mı? Pek sanmam.
*                        *                           
19 Mayıs kutlamaları yapıldı.
Hemen tüm kentlerde Atatürk’ü anma Gençlik ve Spor Bayramı resmi törenlerle kutlandı. Ama bu törene katılması gereken ana muhalefet başta olmak üzere bazı siyasi partiler ayrı bir tören düzenlemeyi yeğlediler.
Ata’nın huzuruna dahi yan yana çıkmayı kendilerine yediremediler.  Gerçi orada da huzura çıkacak vekil bulmakta zorluk çektiler ama orasını geçelim.
Alternatif törenlerle ne kanıtlanmak isteniyor?
Ayrı bir devlet yapılanması mı?
Milletin seçtiği bizim umurumuzda değil mesajı mı?
Son söz: Bizler yalanlardan medet ummaya devam ettikçe, yan yana olmamak için dokuz takla atmaya devam ettikçe, birbirimize çamur atmak için yarıştıkça, yapılan güzelliklere tuu kaka dedikçe hiç kimse güzel yarınlardan bahsetmeye kalkışmasın, komik oluyoruz.
Farklı görüşlerde olan kişilere karşı içimizdeki nefreti büyüttükçe, bu nefret ile doğan duygu ve düşüncelerimizi de dünya görüşümüzün bir parçası haline getiriyoruz.
Bu sonuç bizi nereye götürür? Hadi hep birlikte düşünelim, “ama işin kolayına kaçmadan”.