Başkan Biden, Türkiye'nin muhalefet ettiği İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılım başvurularına güçlü desteğini açıklamak için iki ülkenin liderleriyle Beyaz Saray'da bir araya geldi.

Finlandiya Cumhurbaşkanı, 'Türkiye'nin tüm kaygılarını görüşmeye açığız' dedi.

Tarihe meraklılar bilir;

Finliler ve Macarlar da Türk soyundan geliyor.

Orta Asya'dan göç eden Türk boylarındanlar.

Ama nedense tüm göstergelere rağmen 'Türk' olduklarını kabul etmiyorlar.

Konumuz bu değil ama yeri gelmişken anlatmak, belirtmek istedim.

Şunu da söyleyeyim:

Şu anda NATO konusunda tüm ipler bizim elimizde.

NATO üyelerinden biri örneğin biz 'Hayır' dersek kesinlikle ne Finlandiya ne de İsveç isteklerine kavuşamaz.

Aslında bu ülkelerden fazla Amerika bunu istiyor.

Çünkü dünya liderliği elinden gidiyor.

Sözünü artık tam geçiremiyor.

Amerika NATO'yu büyüterek hem en büyük rakibi Rusya'ya karşı bir tık daha ileride olmak istiyor, hem de silah ticaretini büyütmek...

Rusya'ya olan yaptırımları biliyoruz.

Geçenlerde bizi Amerikalılar dolaylı yönden tehdit ettiler.

Sözcüleri, 20 ülkeye ki bunların içinde biz de varız, 'Rusya'ya karşı yaptırımları yapmayanlar sonucuna katlansınlar!' dedi.

Biz de açık ve net söylüyoruz:

'Hem Rusya hem de Ukrayna'ya denge politikası uyguluyoruz. Yaptırım her iki ülkeye de yapamayız!' dedik...

Bir anımsatma yapayım;

Bir zamanlar Yunanistan NATO'dan  çıktı, Sovyetler Birliği yani Rusya ile ilişkilerini kuvvetlendirince.

Sonra Avrupa'nın bu şımarık çocuğu tekrar başvurdu.

Demirel Hükümeti 'Hayır!' dedi...

Sonra Ecevit Hükümeti geldi, yine başvurularını tekrarladılar, Türkiye'den yine 'Hayır!' yanıtını aldılar...

Bıkmadan beklediler, sabırla...

İhtilal olunca Amerikalı dört yıldızlı bir general geldi, 'Yunanistan'a istediklerinizi kabul ettireceğiz' sözünü verdi.

Kenan Evren 'Tamam' dedi...

Ve Amerika sözünden döndü...

'Hükümet değişti, biz içişlerine karışamayız!' denildi.

Kenan Evren'e 'Ne oluyor?' denildiğinde, 'Asker sözü verdim!' demişti...

Siyasette de, uluslararası anlaşmalarda da 'Söz' geçerli değil, belge önemli...

Bu söz ve belge konularını arada hep örnekleriyle gündeme getiriyorum...

Yakın zamanda İzmir Ticaret Odası'nda, tüm varlığını İzmir ve İzmirli sayesinde elde eden, önemli yerlere gelen, getirilen bir Doğulu yaptığı konuşmada, 'İzmir ve Egelilerin Yunan'a bir kurşun atmadığını, teslim olduğu yolunda aşağılayıcı' laflar etti.

Kimseden ses çıkmadı...

Tabii bu konuşmalar kayıtlara girdi...

Bizden sonrakiler görecek, bu konuşma ileride 'Belge' olarak birileri tarafından kullanılacak...

Örneğin bölücüler ve Amerikancılar tarafından da...

Sadece bir kişi, Ödemiş Belediye Başkanı bir gün sonra açıklama yaptı...

Ama bu açıklama ve tenkit lafta kaldı...

Belge olarak İzmir Ticaret Odası kayıtlarına girmedi...

Nedense herkes kulağının üzerine yatıyor...

'Benden sonra tufan' diyenler 'vatan millet, memleket' diye nutuk atıyorlar ya, bunları pabucuma anlatsınlar!

'İZMİR'DE 1.6 MİLYON KİŞİ İCRALIK!'

Ulusal Yargı Ağı'na (UYAP) sistemine dayanarak yapılan araştırma ile Türkiye'nin icra haritası çıkarıldı.

Son bir yılda icra dosya sayısı yüzde 30 oranında arttı.

İcra dairelerinde işlemi devam eden dosya sayısı 23 milyon 511 bine çıktı.

2022'nin ilk 4 ayında icra ve iflas dairelerine toplam 2 milyon 657 bin yeni dosya geldi.

Her gün 18 bin yeni dosya açılıyor.

16 milyonluk İstanbul'da, 8.2 milyon icra dosyası var.

Nüfusu 4,3 milyon olan İzmir'de ise 1,6 milyon kişi icralık.

Ankara'da 2 milyon, Antalya'da 1 milyona yakın dosya bulunuyor.

Vatandaşların vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçlarının da 28.3 milyar liraya ulaştığı açıklandı.

Artan enflasyon yüzünden milletin borç ödemeye parası kalmadı. AKP'nin iktidara geldiği 2002'de sadece 8 milyon icra dosyası vardı. Şimdi ise 3 kat artış var.

Sonuç şu:

Halk nefes alamaz hale geldi!

AKP' DE VEFA TOPLANTILARI SÜRÜYOR

AKP İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, 'Dünden Bugüne Yol Arkadaşlarımızla İstişare ve Değerlendirme Toplantıları' kapsamında önceki dönem Belde Belediye Başkanları ile bir araya geldi.

İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı'nın da katıldığı buluşmada başkanların gündeme ilişkin görüşleri dinlendi ve birlik mesajları verildi. Tüm başkanlara tek tek söz veren Sürekli; 'AKP'de siyaset anlayışının öznesi millettir.

Başarı sırrı ise liderinin izinde dünden bugüne büyüyen ve güçlenen kadrolarıdır.

İzmir İl Teşkilatı olarak bu köprüyü kurduğumuzu düşünüyorum. Her vefa toplantımızda 'Anca beraber, kanca beraberiz' diyebiliyorsak yapılamayacak iş, çözülemeyecek sorun yoktur.' diye konuştu.

'Tüm başkanlarımızın bu tarlada izi vardır.

Tarlada izi olanın da harmanda sözü olur.

Bütün görüşler, tecrübeleriniz bizim için çok değerli.

Sorunlara, yapılan ya da yapılmayanlara sizler hâkimsiniz.

Tüm dünya zor bir dönemden geçiyor. Bu süreçte, kenetlenmeye ve milletimizin yanında olmaya ihtiyacımız var.

Ortak akılla üretmeye ihtiyacımız var.' diyerek sözlerini sürdürdü.

KURUCU YÖNETİMLER YOK SAYILMIŞ...

Şimdi bir de CHP'den, daha doğrusu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'den örnek verelim!

Ve de Soyer'in toplantısından sonraki yorumlardan söz edelim...

Örneğin Necati Yıldız'ın paylaşımına;

'İzmir B.Şehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, geçtiğimiz gün CHP'ye hizmet etmiş eski il ve ilçe yöneticilerine hizmetlerle ilgili bilgilendirmede bulunmuş.

Nezaketi ile tanıdığımız Soyer kendisi adına da, CHP adına da doğru bir davranış sergilemiş.

Doğru olmayan, çağrılılar listesine kurucu il ve ilçe yöneticilerinin dahil edilmemiş olmasıdır.

Zira, ne Soyer ne de CHP'nin günümüzdeki  yöneticileri, 1992 yılında partinin hangi şartlarda açıldığını ve bu açılışı gerçekleştirenlerin yaptığı maddi ve manevi fedakarlıkları bilmiyor olabilirler.

Ancak;

CHP'nin bu günkü yöneticileri zahmet edip arşive bakmış olsalardı, en azından kurucu İzmir il başkanı Erol Güngör ve arkadaşlarını yok hükmünde saymamış olurlardı...'

Kısa ve öz değil mi?

Ben de bir cümle ilave edeyim:

CHP'yi destekleyen ve hiçbir şey beklemeyenler var...

Bunlar yıllardır açık ve saçık bilinirler aynen yandaşlar ve yalakaların da bilindikleri gibi...

Nedense bu kişilere ne bir bayramda, ne bir özel günde, ya da bir yazılarından dolayı ne arayan ne soran ne de bir karanfil ya da gül bile göndermezler...

Sanırlar ki, bunlar hizmetkârlarıdır...

Aslında parti yöneticilerine göre bu kişiler, halkın ve doğrunun hizmetindedirler.

'Aydınlatma' ve 'bilgilendirme' görevlerini yapmaktalar....

Bunları geçelim, yöneticiler genelde İstanbul'da İmamoğlu'nun Karadeniz gezisinde aldatıldığı, kandırıldığı gibi kandırılmaktadırlar.

Ne siyasetten, ne partiden, ne de geçmişten habersizdirler...

Ama partilere, örneğin CHP'ye ve belediyelerine bir şekilde sızmışlar, yerleşmişler ve nemalanma yollarını seçmişlerdir.

Bu arada hatırlatmak istedim...

Dr. Burhan Özfatura başkanlık koltuğunu teslim ederken 'Bunlara dikkat edin!' demişti...

'Bunlar dün benim yanımdaydılar, bugün senin yanındalar. Diğer gün bir başkasının yanında olacaklardır!'

Bu sistem hemen her partide de, kendini güçlü sananın yanındadırlar...

Aklıma 'Vefa' sözcükleri ile geldi...

Şunu unutmayın, herkesin emir aldığı, ya da emir verdikleri vardır...

Yani ipler hep birilerinin elindedir..

Ve bunları hep geri plandadır...