Bazen çok haksızlık ettiğimizi düşünüyorum Sayın B. Şehir başkanımıza; sanki bu koca İzmir’in bu hale düşmesinin yegane sorumlusu oymuş gibi.

Sorunlar toplana toplana gelmişse, bu güne değin kimse kökten bir çözüm için kolunu oynatmamışsa. Yok, kökten demek sanırım doğru değil, ‘mış’ gibi yaptılar desek daha doğru olacak. Evet bu kent büyüdü gelişti ama bu gelişmeye paralel bir şeyler yapmayı hatta on-on beş yıl sonrasını düşünmeyi kimse istemedi. Hemen herkes günü yaşadı. 
Ve yolun sonuna geldik.

Giderayak Sayın Soyer Yeşildere ye el attı. Yıllardır geçerken garip garip baktığımız, kimimizin çocukluğumuzu, kimimizin o leş gibi kokuyu, kimimizin içerisinde günün yaklaşık on iki saati çalıştığı, yaşamak zorunda kaldığı o savaş görmüş bir kent misali seyretmek zorunda kaldığımız yıkıntıları ortadan kaldırıyor Büyük Şehir Başkanımız. Her ne kadar bu zorunlu yıkıntının sebebi İzmir’in 2026 yılında ev sahipliği yapmaya hak kazandığı Uluslararası Bahçe Bitkileri Fuarı (Botanik EXPO 2026) olsa da. Bu izbe görüntülerinden kurtulmak İzmirlilere iyi gelecektir eminim. Yine de inanıyorum ki benzer başka alan bulunabilseydi burası yine senelerce harabe haliyle kalırdı ama kalkıyor Teşekkürler Başkan. Her ne kadar bu Fuarın kurdelasını siz kesemeyecek olsanız da bu kente hizmet etmiş oldunuz en azından.
Sahi, yaptığınızı söylediğiniz hizmetlere bu çalışmayı da koyarsanız bize de ‘Helal olsun yaptı adam’ demek düşer.
Bu arada Sayın Başkanımız aday adaylığı başvurusunda bulunmuş hakkıdır onca çaba sonrası elde edilen bu fuarın ev sahipliği de ona yakışır.
Bakın ne güzel söylemiş Sayın Başkanımız: “50 futbol sahası büyüklüğündeki yaklaşık 400 dekar alan, doğayla ve insan tabiatıyla uyumlu yeşilin en güzel rengiyle örülecek”. Ne diyelim Vatana millete İzmir’e hayırlı olsun.

 Bu seçimde kim hangi partiden olursa olsun: Sokak köpeklerini, daha doğrusu ‘sokakta yaşamaya zorunlu hale getirilen tüm hayvanlar için çözüm bulacağım, sokakta hiçbir hayvan kalmayacak’ diyen hangi adaysa benim oyum ona. Ama çözümü başkanlık süresinin sonuna saklamayıp aynı yıl içerisinde gerçekleştirecek. Tek şartım bu.
Sokakta hayvan pisliği üzerinde yürümek istemiyorum artık.
Her köşe başında kedi veya köpekler için bırakılan kap kacak görmekten bıktım.
Metro giriş duvarları üzerinde bırakılan yiyecekleri yiyen bir kedinin ben geçerken pençe atmasını merdivenlerin leş gibi bir hale getirilmesini görmek istemiyorum.
Sokak köpekleri nedeniyle okula gidemeyen, oynayamayan çocukların feryatlarını duymak istemiyorum.
Bu kedi köpek yüzünden travmalar yaşayan çocuk veya yetişkin insanların korkularının bu konu çözüme kavuşmadan halledilmeyeceğine inanıyorum.
Ben hayvan düşmanı değilim ama her hayvan kendine yaraşır bir alanda olmalı.
Sokaklarda bana bunları yaşatanları ise ‘Hayvansever’  olarak görmüyorum çok seviyorlarsa evlerine alsınlar ya da topluca belediyelere ve iktidara karşı hep birlikte adım atalım sorunun çözümü için.
Binlerce çoluk çocuk, yaşlı genç insanı mağdur etmeye kimsenin hakkı yok.


Başkanlık yarışı her gün renkli isimlerin katılımı ile daha da heyecanlanıyor.
Hepimizin de bildiği gibi adayların büyük çoğunluğu ben buradayım demek için yollara düşüyor. Eh onca masraf yapınca da bu fedakarlık unutulmuyor elbette. Günü geliyor bir yerden bir şeylerin ucundan tutmasına müsaade ediliyor.
Ama en çok ilgimi çeken de ne oldu derseniz; Özellikle CHP kanadında nasıl bir değişim yaşandı öyle kısa sürede. Düne dek Sayın Kılıçdaroğlu ve Soyer ile boy boy resim çektirenlerin resimleri adeta yok oldu yerini Özel ve Buğra Gökçe almaya başladı.
Bu arada omurgasızlar da meydana çıktı. Başkan olma hayallerinin gerçekleşmesi için büyük fedakarlıklar gerektiğini açıkça belli ediyorlar.

Namuslular namussuzlar kadar cesur olabilecek mi? Ya da öne çıkabilecek mi? 
Göreceğiz.
Tek isteğim oncu buncu değil, projeleriyle hizmet siyasetini önceleyen adayların ortaya çıkması ve seçilmesi.
Yoksa bir beş yıl daha Lay lay lom ile geçecek zaman İzmir’i iri bir köykent olmaktan ileriye götüremeyecek.