MüslÜm Baba’nın güzel bir şarkısı vardı.
“Her doğan güneşle silinir dertler
Zannetme bu hayat hep böyle geçer
Sabretmek gerekir yaşamak için” diyordu.
Biraz sabretmemiz gerekmiyor mu yaşamak ve yaşatmak için?
Sadece yaşlılar değil, her yaştan insanımız biraz fedakarlığa niye katlanamıyoruz?
Sevmek fedakarlıktır da inatla sokaklara kendini atanlar sevmiyorlar mı ailelerini dostlarını hatta kendilerini.
Bilirim aslında sevmediklerinden değil, umursamazlık bu.
Sonunda olabileceklerin acısını düşünememek ne yazık ki.

Virüs tehlikeli boyutlara tırmanmaya başladıkça her zaman olduğu gibi yaygaralar çeşitlenerek çoğaldı.
Birilerinin eline iktidara vurmak için yeni fırsatlar geçti.
Bunlardan biri de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü yani Cumhuriyetin değerli kurumlarından biri.
27 Mayıs 1928 de halkın sağlığının korunması amacıyla temel laboratuvar hizmetleri yürütmek için kurulmuş, Türkiye Halk Sağlığı kurulundaki altı bölümden biri.
Aralık 1983 de adı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı olarak değişmiş ve Sağlık Bakanlığına bağlanmış.
Çok önemli çalışmalarda bulunmuş bu merkez.
Serum ithalatını durdurmuş, Kuduz Aşısını üretmiş,1940 lı yıllarda Türkiyeden Ortadoğu ülkelerine tifüs aşısı satacak konuma ulaşmış. Hatta 1950 de İnfluenza Laboratuvarı, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Uluslararası Bölgesel İnfluenza Merkezi olarak tanınmış ve İnfluenza aşısı üretimine başlanmış.
Ne olmuşsa bundan sonra olmuş…
Yani bir yerlere çamur atmadan, suçlamadan önce bakmamız gereken yer.
1997 yılında aşı üretimi durdurulmuş 1999 da aşı üretim tesisleri kapanmış.
Kimler vardı iktidarda?
Çiller, Mesut Yılmaz, Ecevit…
2004 yılında ise Manisa Tavuk Hastalıkları ve Aşı Üretim Enstitüsü, Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatılmış.
İktidarda kim var? AK Parti.
İşin garibi, Enstitünün kapanmasından yaklaşık bir yıl sonra Balıkesir Manyas’da ilk Kuş gribi vakası görülmüş; 1800 civarında hindi gecede telef olmuş.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı ise 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanan 663 sayılı kararname ile kapatılmış ve her şey Halk Sağlığı Kurumu'na devredilmiş.
Demem o ki.
Bu güzide kurumun kapatılmasında 95 li yıllardan günümüze gelen Tüm siyasetçilerin parmağı vebali vardır.
Ve yaşadığımız Corona virüsü salgını da bize bu kurumun önemini bir daha gösteriyor.
1800 lü yıllarda Kuduz Enstitüsü açıp, 1893 de Kolera salgının önleyen bir ülke bugün birçok ülkeden milyonlarca dolar ödeyerek aşı alıyor.
Ne garip değil mi?
Sonuç: İspanya’nın NATO’dan yardım istediğini, Çekya’nın, Çinlilerin İtalya’ya gönderdiği tıbbi malzemelere el koymasını, İtalya’ya Rusya'dan uçak ve askeri araçlarla uzman ve tıbbi malzeme gittiğini, Çin’in İtalya’ya malzeme ve uzman gönderdiğini görünce Sağlık Bakanlığımızın covid-19 la mücadele çalışmalarında gelişmiş denen Avrupa ülkelerinden nedenli iyi olduğunu görürüz.
Ama yine de acil aşı bulmak için çırpınıyoruz

Milli Eğitim Uzaktan Eğitim (EBA Tv) ile güzel bir iş yaptı.
Ama her güzel şeyde olduğu gibi birileri bu güzelliği ağzına yüzüne bulaştırdı.
Sayın Bakan güzel çalışmalar yapıyor bunu belirtmek gerek. Ama güvendiği ekip, ardından adeta kuyusunu kazıyor.
Menderes’in idamı, Selahattin Eyyübi’nin anlatıldığı animasyonlardaki kafa kesme, bıçaklama animasyonları ve bu sahnelerle okunan ilahilerle hangi kafaya hizmet ediliyor?
Çocuklara bu tür sahneler göstererek ne amaçlanıyor?
Sanırım Eba Tv ile ilgili hazırlanan Etkinlik Saati programlarının tümü gözden geçirilmeli ve Sayın Bakan acilen sorumlular hakkında gereken işlemi yapmalıdır.