Alfa, beta, gama, delta derken mutasyon ve varyantları ile yaklaşık iki yıldır yaşamımızı, yaşam tarzımızı değiştiren korona virüs ürkütücü Omikron varyantı ile tekrar gündemin üst sıralarında yerini aldı. Virüsün dikensi proteininde 10 mutasyon olduğu, daha hızlı yayıldığı, aşılardan kaçabildiği yazılıyor. Daha ağır tablolara neden olabileceği söyleniyor. Korona virüsün mutasyonlarını, pandemi sürerken eski Yunan alfabesi harfleri ile isimlendirilirken, alfabenin harfleri yetecek mi bilemiyoruz. Bu virüs salgını, gelişen teknolojinin terimlerinin günlük hayatımıza yerleşmesine neden oldu.

*

Kalıtım ile ilgili teoriler Pisagor, Empedokles, Aristo gibi antik çağ düşünürleri tarafından ortaya atılmakla birlikte, genetik biliminin babasının 1865 de değişik tür bezelyeleri melezleyen Gregor Mendel olduğu bilinir. Bu yıllarda hücre bölünmesi ve kromozomlar görüntülenirken, genetik deyimi ilk kez William Bateson tarafından 1905 de, Gen ismi ise 1909 da Wilhelm Johansen tarafından kullanıldı. Daha sonraki gelişmeler baş döndürücü hızla gelişti. 1953 de hayatın temel taşı olan DNA nın, çift sarmalı, Adenin-Guanin-Timin-Citosin adlı aminoasitlerin şeker bazlı bir omurga üzerine dizilimini Watson ve Creek ortaya koydu. DNA sarmalının yarısı olan RNA ‘nın vücudumuzdaki proteinlerin imalindeki rolü ortaya kondu. 1983 de Kary Banks Mullis PCR ı buldu. ( Polimeraz Chain Reaction, DNA nın bir bölümünün test tüpünde çoğaltılması). 2000 yılında insan DNA sının bütün kodları çözüldü. Bugün artık genin hangi bölümünün ne işe yaradığını biliyoruz.

*

Anlaşıldığı gibi gen, 4 aminoasidin değişik dizilimi ile ortaya çıkan sanki bir yazılım. Korona virüsü de hücre içinde çoğalırken hata sonucu sıralamanın değişmesi ile mutasyon ortaya çıkıyor. Mutasyona uğrayan virüs de farklı hastalık davranışı ortaya koyuyor. Daha çok bulaşıcı veya daha ağır hastalık yapıcı hale gelebiliyor. DNA virüslerinde mutasyon oranı daha azken, RNA virüslerinde bu oran çok artıyor. Koronavirüsler RNA genomlarını kopyalayarak çoğaldıklarından yüksek oranda mutasyona uğrayabiliyor. Bu virüsün kabuğunda yer alan dikensi proteinin yapısının değişmesi, o protein için geliştirilmiş  mRNA aşılarının etkisiz kalmasına neden olabiliyor. Şu ana kadar gerek hastalanma oranını düşürmesi gerekse ölüm oranlarını düşürmesi çokça eleştirilen aşıların başarılı olduğunu gösteriyor. Zaten mutasyonlar aşılanma oranının düşük olduğu bölgelerde gelişiyor.  Gamma varyantı Brezilya, şu andaki en yayın olan delta varyantı Hindistan, mu varyantı Kolombiya ve sonuncu nu veya omikron Güney Afrika kökenli. Mutasyonlar bazen daha ağır hastalığa neden olsa da  giderek bulaşıcılığı da düşük hale getirebilir.

*

Görünen o ki bu pandemide zenginlerin kendilerini korumak için geliştirdikleri aşılar, yoksulları da aşılamadıkça sorunu tamamen çözemeyecek. Minnacık bir virüs dünyaya ayar veriyor. Dünyada gelir eşitliği sağlamazsanız, para hırsınız sizi de öldürecek diyor.  Dilerim bundan sonraki mutasyonlar salgının sönümlenmesi yönünde olur, pandemiden tek çıkış yolu olarak görülen aşılar da zengin ülkeler tarafından aşılara ulaşamayan bölgelere iletilir…