Benim bazı yazarçizer tayfasına söyleyeceklerim, daha doğrusu önerilerim var.

Bugüne kadar kulis diyerek, kendi kafanızdan çıkardığınız hiçbir görüşüz tutmadı.
Hep karavana attınız, yazdınız…
Ortaya ne çıktı;
Facit bir daire içinde dönüyorsunuz…
İçinizden birini anımsıyorum!
Her yazısında ‘Demirel’in yanındaydım!’ ya da ‘Demirel’le birlikte kahvaltı ederken’, yemek yerken!’ diye lafa başlardı…
Okuyucuları da bu cümlelerden şunu anlardı;
‘Vay be! Hep baş başalar.. Yine özel bilgileri paylaşmış!’
Yok be kardeşim:
Buna ‘Kahvaltılı basın toplantısı’ denir…
Aynı anda birçok davetli gazeteci de oradadır…
Hatta özel soruları onlar sormuşlar, seninki sadece kafa sallayarak, dalkavukluk etmiştir…
Yani kendini satmayı iyi biliyor…
Arada böyle tipleri anlatacağım…
Şimdi de varlar…
Öyle anlatıyor ki, sanki istediği an istediği yetkili ile örneğin Reis ile konuşuyor…
Her telefonu çevirmesinde karşısına çıkıyor…
Sanki başka işi yok, zamanını bunlara ayırıyor…
Kim demişse doğru söylemiş ben de yazıma göre çevirisini yapayım;
‘Uyan ey okuyucu, uyan!... Her yazılana, her söylenene inanma… Sana Allah akıl fikir vermiş… Düşünce vermiş…’
Biliyorsunuz arada yazılarıma fıkra ya da hikâye ekliyorum, böylece konuları zenginleştirmeye çalışıyorum.
Böylece kimimiz gülümsüyor, kimimiz düşünüyor, kimimiz de yorum yapıyor.
Başlık şöyle:
‘Siyahi gencin kazara vurulduğu sanılıyor!’
Amerika’nın Minnesota eyaletinde 20 yaşındaki bir siyahın polis tarafından vurularak öldürülmesinin ardından Brooklyn Center Emniyet Müdürü Tim Gannon, silahın ‘kazara ateşlendiğini’ ve polis memurunun müdahale için yanlışlıkla şok tabancası yerine gerçek tabancasını çektiğini söyledi.
Bu tür açıklamalar nedense bize yabancı gelmiyor…
Çünkü dünyanın her ülkesinden benzer resmi açıklamaları duyuyoruz.
İnanan da olur, inanmayan da…
Ben sadece gülümsüyorum, bıyık altı denildiği şekilde…