Yarın İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 89'uncu seneyi devriyesi. Savaşın son bulup da barışın gelmesi yani. "Bağımsızlık Benim Karakterimdir" diyerek Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan zaferle çıkmamızı sağlayan Baş Kumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bir kez daha, bin kez daha minnettarım. Ruhları şad olsun!
Ramazan Bayramı'nın ilk günü Zafer Bayramı'na, son günü de Dünya Barış Gününe denk düştü bu yıl. Dini ve milli bayramlarımıza bir de Barış Günü eklendi. Her biri birbirinden anlamlı, ancak hepsi de sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik yanlısı. İnsanoğlu sağduyu sahibi ise anlar. Değilse nafile! Bu durumda ne Ramazan'ın ulviliği, ne Zafer'in coşkusu ne de adı üstünde Barış Günü küsleri barıştırabilir. "Aklın yolu bir" ya da "akıl akıldan üstündür" denilse de zeka doğru yönde kullanılmadığı takdirde mümkün mü? Zeka hinlikten yana olunca ortada barış kalmaz. Varsa, yoksa kavga. Hatta dahası var. Taciz, terör, göz göre, göre açlığa ve yoksulluğa terk edilen insanlar ve benzeri. Ne dini, ne de milli değerler üstesinden gelebilir kötüye kullanılan zekanın ve yarattığı zararların. Ülkemiz teröre kurban verirken, kadınlar koca dayağıyla ya sakat kalıp ya da ölürken, çocuklar cinsel tacize uğrayıp ruh ve beden sağlıklarını yitirirken kutlamaya çalıştık bayramları. Dünyada birçok insan açlığa, sefalete terk edilmişken de barışı. Huzursuzluğun sonu yok. Sövmek, dövmek geleneksel, yeri geldiğinde öldürmekse töre ya da terör gereği! Gizli, saklı dinlemek, gözlemek teknolojik, yeri geldiğinde kullanıp, şantaj yapmaksa modern çağın gereği! Oysa her ikisi de şiddet her ikisi de taciz. Kısaca kötüye kullanılan zekanın eserleri.
Eskiden yerin kulağı var düşüncesiyle gizli saklı konuşulurdu önemli konular. Teknoloji devleştikçe namahrem diye bir şey kalmadı insanoğlunun hayatında. Yerin kulağıysa böcek lakaplı cihazlar oldu. Biri bizi gözetliyormuşçasına yaşar olduk hayatı. "Vay duyan oldu mu? Ay gören oldu mu?" dercesine ve keyifsizce. Herkesin bir sırrı vardır illa. Bize ne! İstenmeyen şeyleri duymak, görmek yani bir şekilde öğrenmek çoğu zaman yalnız öğreneni değil beraberinde birçok kişiyi de mutsuz eder. Hatta gün gelir olaya çanak tutan da mutsuz olur ama iş işten geçer. Boşa söylenmemiş "göz görmeyince gönül katlanır" diye. Teknolojiyle her şey artık film gibi! Ufak, tefek sırlar devede kulak! Ulusal hatta uluslar arası gizlilikler ulu orta ekranlarda çünkü. Oysa sadece devlet erkanının bilip de önlem almasını gerektiren. Haberler, filmler, diziler şiddet dolu görüntüler yanı sıra bir sürü entrikayı normalmiş gibi kabul ettirmeye, gizli saklı çekilen kayıtlar normalmiş gibi izletilmeye çalışılırken bazı yanlışların insan haklarına aykırı olduğunu anlatmak o kadar zor ki. Bir o kadar da anlamsız tabii.