27 Mayıs 1960’dan söz edecektim ama kimini üzüp, kimini sevindireceğim, yani yine insanlarımızı ikiye ayırabileceğim endişesi ile konuyu siyasilere bırakıyorum.

Şu kadarını söyleyeyim:
Üniversite kenti Bornova’da biz çocuklar, bir gün Demokrat Parti’nin konvoyundaki kamyonlara biniyor, bir gün sonra ise CHP’nin konvoyuna katılıyor, ellerimize tutuşturulan parti bayraklarını sallayarak geziyor, bundan da büyük keyif alıyorduk.
27 Mayıs’tan kısa süre önce ise Ege Üniversitesi Rektörlüğüne gelecek bir devlet büyüğümüzü karşılamak için okul yani ilköğretim öğrencileri olarak sıralanmış saatlerce beklemek zorunda kaldığımızı anımsıyorum…
Benim bildiğim şu:
Zayıf insan, intikam alır!
Güçlü insanlar affederler!
Zeki insanlar, karşısındakileri bir noktadan sonra yok sayar!
Ne demişler?
Önce oyunun kurallarını öğreneceksiniz, sonra da herkesten iyi oynamayı…
Önce kendi ışığınıza, yani bilginize güveneceksiniz…
Sonra mı?
Başkasının parlamasından rahatsız olmayacaksınız…
Çünkü başarı sizinle birlikte olur…
Tabii ki, takdir ediliyorsan değil, taklit ediliyorsan başarmışsın sayılırsın…
Bu arada sizi takdir eden sahtekârlara da dikkatli olmalısınız.
Güliz Hanımdan duydum sanıyorum:
Bize kalmayacak dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyoruz…
Şöyle geçmişe bir bakın neler göreceksiniz, neler?
Bu arada, her şeye rağmen sizin yanınızda kalıp, sizi güldürmeye çalışan varsa, işte o seni en çok seven ve takdir edendir.
27 Mayıs 1960’dan başladım, nerelere daldım…
Günlük yaşadıklarımız karşısında, zaman zaman, aklımız duruyor, kalbimiz soğuyor, dilimiz de susuyor…
Yalan mı?
En iyisi köpüklü bir kahve içelim, telvesinden fal çıkaralım…
Konuyu yine değiştireyim:
Amerika’da kahve kültürü denince akıllara genelde, Starbucks’ın merkezinin bulunduğu Seattle kenti gelir.
Ancak kimilerine göre ülkenin kahve kültürünün asıl merkezi New York.
Birçok büyük kentte olduğu gibi, New York’ta da gün kahveyle başlıyor.
New York’un sokak satıcıları, hava koşulları ne olursa olsun dışarda. Ve New Yorklular da onlardan 2 dolara kahvaltı alabilmekten çok memnun.
Sabahları uğranan bir diğer favori mekânlardan biri de, İngilizce’de ‘delicatessen’ kelimesinin kısa hali olan ‘deli’ denilen hazır yemek dükkanları.
Deliler’de atıştırmalık soğuk yiyeceklerin yanı sıra meze ve sıcak yemek türleri de bulunuyor.
Kahveyse hepsinin olmazsa olmazı.
Bizim tiryakiler için de böyle...