Pandemi ile birlikte binlerce insanımız perişan oldu…

Belki de iki yakalarını bir araya getirmek için çok ama çok uzun yıllar gerekecek…
Ardından deprem…
Yine binlerce insanımız perişan oldu…
Can kayıplarımız da var, mal mülk kayıpları da…
Yine binlerce insanımızın iki yakası bir araya gelecek gibi değil…
Ya şimdi?
Sel felaketi!
O kadar büyük zarar var ki anlatılacak gibi değil…
Kimi dinlersen haklı!
Ama dinleyen kim?
Ben, sen!
Rekor yağışla birlikte barajlar dolmuş…
Buna ne kadar sevinebiliriz…
Keşke bu kadar zarar vermeseydi…
Biz biraz daha bekleyebilirdik…
Depremde sigortadan şikayetler çok fazla idi…
Hatta belediye başkanlığının yanı sıra milletvekilliği yapan Cengiz Bulut bile ‘Sigorta beni dolandırdı!’ gibi büyük bir iddiayı ortaya atmadı mı?
Geçenlerde, ‘dolu’ olayını anlatmış ve örnek olarak da İstanbul’u göstermiştim.
Kendim gördüm yaşadım;
Sigorta para ödemediği için, yüzlerce kişi kapalı otopark bulamadığından araçlarının üzerine halı, kilim hatta yatak yorgan sererek ceviz büyüklüğünde doludan korumak istemiş, Avrupa basınına bile konu olmuşlardı.
Yılllarca önce Karşıyaka’daki sel felaketini anımsayan var mı, 60’ın üzerinde can almıştı, birkaç saat içinde…
Şimdi de bildiğim kadarıyla iki canımız gitti…
İşe yaramayan logarları açmakla, ya da birkaç kamyon kum getirmekle, pancar motorlarla su basan yerleri açmakla bu sorun çözülemez…
Bunun tek yolu var…
Anlatayım:
Kentin altına en azından 7-8 tane atık su için büyük tüneller açılacak.
Aynen metro gibi…
Aynen Rusya ve Amerika’da olduğu gibi…
Aynen Selçuk Efes’teki mermer yolun altındaki gibi…
İçlerinden bir ağır vasıta, örneğin dev kamyonlar, TIR’lar bile rahatça geçecek gibi…
Yüzlerce binlerce önce bile yapmışlar…
Hatta bu deşarj tünellerinin içinden temiz su boruları, havagazı- doğalgaz, internet, telefon, kablo tv. Sıcak su, buhar boruları da geçirilir, bakım onarımları da daha çabuk ve sağlıklı yapılır.
Ama bunu yapmak için vizyon sahibi başkanlar kadar, en az onun kadar isteyecek danışmanlar, belediyenin teknik adamları ve personeli olmalıdır.
Yoksa biz hâlâ AKP’li yöneticinin CHP’li belediyedeki eşinin bir binadan diğerine gönderilmesini ‘Neden?’ sorusu ile konuşur, tartışırız..
Bu arada bir hatırlatma daha yapayım:

*

İzmir’in, daha doğrusu kentlerin yani şehir merkezlerinin yeşillendirilmesinin tek yolunu geçenlerde anlattım:
Boy boy süslü saksılarda yetiştirilecek, büyütülecek…
Tamamen beton kaplı yollar, caddeler, hatta apartmanlar başka türlü yeşillendirilemez!
Örneklerini Avrupa ülkelerinde görüyoruz…
Türkiye’de de örnekleri var ama çok az..
Balkonlar, teraslar ve hatta çatılar da bu iş için biçilmiş kaftan…
Böylece toprak sanayi gelişecek, onlarca insanımıza iş imkanı da yaratılmış olacak…
Bakımları ve sorumluları da sokak sakinleri olacak…
Kim bunlar?
Siz biz...
Hepimiz!...