"Felaketin ötesindeki en büyük felaket, ders çıkarılmamış olmasıdır" diyor. "Dünyada bilimi rehber eden ülkeler çağdaşlaşmıştır" diye ekliyor. Prof.Dr. Yılmazer, Türkiye deprem ulusal çalışma grubu başkanı, hidrojeoloji, jeoloji mühendisi, jeoteknik ve jeoçevre konularında eğitimci, araştırmacı, danışman. ODTÜ (10 yıl) ve Van 100. Yıl üniversitesi öğretim üyesi. 30 bin sayfayı aşkın ulusal ve uluslararası makale, kitap yazdı. TMMO birliği, Jeoloji mühendisleri odası gösterdiği üstün başarılardan dolayı, dönemin enerji ve tabii kaynaklar bakanı Ersin Faralyalı tarafından verilen "Altın Çekiç" ödülü sahibi. Bir televizyon programında izledikten sonra yaptığım araştırmalar sonucu verdiği değerli bilgileri aktarmak için bugün köşeme konuk ediyorum.
***
Prof. Yılmazer, uzun yıllar üniversitelerde ve sahada yapmış olduğu araştırmalar sonucu edindiği bilgi ve yaşanmışlıkları, insanların yaşaması ve ülkesinin kalkınmasına yardımcı olmak için bir misyon edinmiş. Doğruları ve sadece doğruları söylediği için kendi anlatımıyla "hep dayak yemiş", hapse girmiş ama vazgeçmemiş bu yurdum insanı. Anlattıkları o kadar yalın ve net ki, anlamak yüzünüze tokat gibi geliyor, "Olamaz! Ben bir yerlerde bir şey kaçırmışım" diyorsunuz. Bu nedenle çeşitli kanallarda çekilmiş videolarını tekrar tekrar izledim. "Depremin nerede olacağını değil, nerede yıkacağını bilmek önemli" diyor. Deprem kuşağında olan yerleşim yerlerine dikkat çekiyor.  Zemini kaya üzerinde olanların yıkılmayacağını, en az hasarla atlatacağını örnekliyor. Örneğin 17 Ağustos 1999 Hereke'nin açığında olan depremin kaya zemin üzerine oturmuş Hereke'de bir ev bile yıkmadığını, buna karşılık 250 km ötelerde ova üzerine kurulmuş Tekirdağ, Beylikdüzü, Yalova, Çatalca'yı yıktığının açıklamasını da bilimsel örneklerle anlatıyor. Depreme çok dayanıklı yapıları ile ünlü Japonya'da, Kobe depreminde yıkımın ova yerleşiminde olduğunu vurguluyor. ( İzmir depreminde de yıkım, merkezden 80 km uzakta Bornova ovasında olmadı mı?).
***
Ovaların, depremler ve yeraltı hareketleri sonucu bin yıllar içinde meydana geldiğini, ovaların altının bir çiçek çanağına benzediğini, en alt kısmında 80 derece sıcaklıkta bulunan su ve su buharının aslında ovaları alttan ısıtmalı ve beslemeli doğal seralarımız olduğunu söylüyor. Örneğin Düzce'nin 12 bin yıl süren fay hatlarının kırılmasından doğan boşluğun üstü olan ovanın, bereketli topraklarının ziraat alanı yerine, inşaat ve yerleşim bölgesine dönüşmesinin doğal afetleri, felakete çevirdiğini söylüyor. Düzce 36 kez taşkından, 1800 lerden beri defalarca depremden hasar gördüğünü ifade ediyor, insanların dağ eteklerine değil bilindiği halde kolaya kaçıp düzlüğü tercih etmesinden. Bu tüm Türkiye'de olan sorun. Uzun yıllar sonra baktığımızda depremlerde verdiğimiz kayıp kurtuluş savaşımızın  en az 3 katı.
***
Ovalar bir ülkenin stratejik medeniyetinde yiyecek ve içecek kaynağı. Atatürk'ün dediği gibi "Bu ülkenin temel geliri ziraattır". Bakıyoruz, ovalarımıza binalar dikiliyor, çiftçi yok oluyor. Her 10 yılda bir taşkınlarla, her 35 yılda bir büyük depremlerle insanlarımız yok oluyor. Hala ders almamışız. İlyas hoca (kendi yöresinde söylenen ismiyle, babası köy enstitülü olduğu için "Eğitmenin İlyas" ) uluslararası alanda da biliniyor, Mexico City'nin merkezini sağlam zemine taşıtmış. Türkiye'de Adapazarı'nın AKP'li inşaat mühendisi belediye başkanı ile Muğla'nın CHP'li Tıpçı belediye başkanı ve ancak mahkemeleştikleri kritik bölgelerde kurtardığı alanlar dışında konuya ciddiyetle eğilen görevlilerin azlığından yakınıyor.
***
İlyas Hoca'nın anlattıkları, benim köşeme sığmaz. İnternette Prof.Dr. İlyas Yılmazer olarak arattığınızda, bulacağınız videoları izlediğinizde, benimle aynı duyguları paylaşacağınızı biliyorum. Biz partiler üstü, etnik gruplar üstü bu coğrafyada yaşayan insanlarız. Hocanın da vurguladığı gibi "Bir gün benim söylediklerim bilimle çelişirse, bilimi seçin" diyen aziz Atamızın sözleriyle yazımı noktalıyorum.