Sevgili okuyucularım, bu senenin de son iki ayına girdik. Yine olaylarla dolu bir yılı bitirmemize az kaldı. Bazı yaşadıklarımız hemen unutuluveriyor. Covid-19 salgının sürmesi dışında, bu yıl yaşadığımız iki önemli olay; ülke sathında çok geniş alanlarda büyük orman yangınları ve yaz ortasında Karadeniz bölgesinde yaşadığımız sel baskınları ve büyük can kayıpları oldu. Tüm bunlar aslında dünyada yaşanan iklim krizinin sonuçları. Bu yaz yapılması gereken iklim ile ilgili “Taraflar Konferansı”, Covid-19 nedeniyle ertelenmişti. Bu ay, 1-12 Kasım 2021 tarihlerinde İskoçya’nın Glaskow kentinde yapılacak.

*

Küresel iklim değişikliği konusu epeydir gündemde. Sanayileşme ile birlikte sera gazlarının salınımının artması sonucu bu yüzyıl sonuna dünyanın ortalama ısısının 2,4 derece arttıracağı hesaplanıyor. Eğer bu ısı artışı durdurulamaz ise eriyen buzullar, deniz seviyelerini 2100 yılına kadar 3-8 metre civarında arttıracak. Dünyada birçok kent ve alan sular altında kalacak. Küresel ısınma nedeniyle oluşan kuraklık zaten azalmakta olan içilebilir su kaynaklarını tüketirken, tarım alanları giderek azalacak açlık ve susuzluk insan neslini tehdit eder hale gelecek. İklim değişikliği anormal hava şartları, yüksek hava sıcaklıkları, ormana yangınlarını arttırırken, anormal yağışlar sel baskınları, bora, tayfunlar başımıza büyük felaketler getirecek. Bu yaz ülkemizde örneklerini yaşadığımız gibi…

*

Birleşmiş Milletler “Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli” (IPCC) 2007 yılındaki değerlendirme raporunda küresel ısınmaya yol açan iklim değişikliği olgusunun tartışmasız bilimsel bir gerçek olduğu ve bu değişikliğin insan faaliyetleri sonucu ortaya çıktığı kabul edildi. Sera gazı emisyonlarının önemli oranda azaltılmaması durumunda tüm dünyanın iklim değişikliğinin yıkıcı etkileriyle yüzleşeceğini öngören raporun ardından yapılan bir dizi toplantı sonrası 2015 yılında Paris’te uluslararası bir iklim konferansı toplandı. Toplantı sonrası üzerinde uzlaşmaya varılan metinler aralarında Türkiye’nin de olduğu 175 ülke tarafından 22 Nisan 2016 yılında New York’ta imzalandı. İlerleyen yıllarda anlaşmaya imza atan ülke sayısı 197’ye çıktı. Ancak anlaşmanın yürürlüğe girmesi için ülkelerin senatolarında onaylanması gerekiyordu. Türkiye bu anlaşmayı meclisinden geçirmeyen tek OECD ülkesi ve G20 üyesiydi, dünyadaki 6 ülkeden biri konumunda. Anlaşmayı onaylamayan diğerler ülkeler ise İran, Irak, Eritre, Libya ve Yemen. Gerekçe de bizim gelişmiş ülkeler statüsünden bir alt lige, yani gelişmekte olan ülkeler statüsüne indirilme isteğiydi. Zaten şu anda artık G20 den maalesef düştük. Bu konuda ne düşünürsünüz? Yorumu sizlere bırakıyorum…

*

Evvelki ay BM genel kurulunda Cumhurbaşkanı Erdoğan çevre konularına değinip, anlaşmayı meclisten geçireceğimizi söyledi.  6 Ekim'de TBMM den geçerek onaylanmış oldu. Burada, ekonomik sıkıntılarımızın zirve yaptığı dönemde Çevre anlaşmasının hükümlerinin uygulanması için alacağımız 3,1 milyar Euro kredi mi etkili oldu, şu anda bilemeyeceğiz. Bu anlaşmayı onaylamakla sera gazı emisyonunu azaltmak için Türkiye'nin kömüre dayalı enerji politikasından çıkarak önemli emisyon azaltım hedefleri koyması ve yeni eylem planları ile çalışmalara devam edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Bu anlaşma şartlarının uygulanabilmesi de birçok ekonomik yükü de beraberinde getiriyor. Bir yanda çevre sorunlarının yaşatacağı sorunlar diğer yanda uygulamanın getireceği yük. Hayırlısı…

*

Dünyada en çok sera gazı üreten ülkeler ABD ve Çin. Onları Hindistan ve Japonya izliyor. Dünyanın birçok ülkesi artık temiz enerji olarak elektriği ön plana çıkarıyor. Onun için RES ve güneş enerjisi santralları kuruyorlar. Almanya gibi güneşi bol olmayan bir ülke 8 nükleer santralını kapattı, güneş enerjisi santrallarından elektrik ihtiyacının %23 ünü sağlıyor (Şu an 47900 MW). AB ülkeleri artık karbon emisyonu fazla olan dizel araç üretmeyecek, elektrikli arabaya hızla dönüş var. AB ülkeleri elektrikli araçlarda ciddi vergi indirimleri yapıyor. Maalesef bizde böyle bir uygulama yok. Aldığımız elektrikte de TRT payı, sayaç okuma bedeli, kayıp kaçak elektrik bedeli ve vergilerle, ederinin 3-4 katı para ödemeye devam. Paris İklim anlaşması şartlarını onayladığımıza göre bizim de artık güneş gibi temiz enerji kaynaklarımızı değerlendirip, gereksiz vergi ve eklentileri kaldırıp, elektriği ve elektrikli araçları ucuzlatma zamanımız geldi, hatta geçiyor…