Görüntüde kalabalıklar var!

Spiker ise söze; Seçimlerden, ekonomiden ve dış politikadan bahsederek başlıyor.

Ekranda ise iplerin kimde olduğu belli olmayan, bir kukla oynatıcısı aktör var.

Bu da bizim iplerimizin, düşüncelerimizin, hareketlerimizin birilerinin elinde olduğunu göstermek için olacak...

Amerika Birleşik Devletlerinin tehditkâr tavrının sürdüğünü belirtirken, ekranda eski başkan Trump görünüyor.

Sonra da zamanımıza ya da pandemi dönemine geliniyor...

Aşının otizme yol açtığının iddia edildiği iddiaları vurgulanıyor.

Tabii bu da bana Anadolu'nun bazı kentlerinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde, bazı gerici akımların 'Aşı ile insanlarımıza Hristiyanlık aşılandığını' anlattıkları iddiasını getiriyor.

İçimden bunlara derin bir 'yuh' demek geçiyor...

İşte burada bir bilim insanı Emma Franz devreye giriyor, 'haberleri bir bilim insanı gibi okumanın altın yolunu' açıklıyor;

Bu rehber aynı zamanda medya okuryazarlığı reçetesi niteliğinde!

DOĞRU ŞÜPHECİLİKLE BULUNUR

Bilim ortak kabullere meydan okunması sayesinde ilerler.

Siz de aynı şeyi yapabilirsiniz!

Sosyal medyada yeni bir bilgiye rastladığınızda 'Bu doğru da olabilir, yanlış da olabilir!', diye düşünün; bu tür şüphecilik sağlıklıdır...

Her şeyi yanlış kabul ettiğiniz anlamına gelmez!

Bir şeyin yanlış da olabileceğini hatırlamanızı sağlar...

Elbette doğru da olabilir!

Veya belki ikisinin arasında bir yerdedir.

Medya okuryazarlığı şüphecilikle başlar.

Halo etkisi bir kişiye karşı hissettiklerimizin, o kişinin yaptıklarıyla ilgili düşüncelerimizi şekillendirmesi neden olan bilinçsel bir sapmadır.

Hoşlanmadığımız bir kişinin görüşlerine katılmama ihtimalimiz daha yüksektir.

Bu bilim dünyasında da bir sorun olduğundan artık bilimsel araştırmalar onları değerlendiren hakem heyetlerinin önlerine yazarlarının isimleri gizlenmiş olarak geliyor.

Yazarıyla ilgili ön yargılardan etkilenmiyor.

Kendi haber akışınızda da bu yöntemi kullanabilirsiniz.

Her şeyden önce şu soruyu sormanız yeterli;

'Bu iddia bir başkasından, örneğin sevdiğiniz birinden gelmiş olsaydı, ne düşünürdüm?'

ÇIKAR ve MENFAAT VAR MI?

Bir sonraki aşamada iddia sahibinin kimliği de önemlidir, değerlendirilmelidir.

Bilimde araştırmacılar bulgularını paylaşmadan önce; muhtemel çıkar çatışmalarını beyan etmek zorundadır.

Siz de yeni bir iddia ile karşılaştığınızda bir çıkar çatışması olup olmadığına bakın!

Kendinize sorun, bu kişinin söylediklerinden bir çıkarı mı var?

Gerçekleri kendi çıkarları doğrultusunda eğip bükebilecek biri ile ilişki içinde mi?

Ayrıca şunları da sorun;

İddia sahibi bu konuda yorum yapması için gerekli niteliklere sahip mi?

Geçmişte ne gibi açıklamaları oldu?

Medya okuryazarlığında iddianın kökenine inilir.

Bir iddiayı ele alırken;

Kaynağı belli mi?

Güvenilir mi?

Varılan sonuç bilginin akılcı bir değerlendirilmesine mi dayanıyor?

Diye sorulmalı...

ANLAMLI MI?

Bir konudaki araştırmaların tamamını değerlendirmeye almak lazım.

Örneğin 99 tane araştırma tam tersini söylerken, tek bir araştırma şarap içmenin sağlığa spor salonuna gitmekten daha fazla faydalı olduğunu savunuyorsa bu bulgu anlamlı değildir.

Bu yüzden şaşırtıcı veya öfke uyandıran bilgiyi paylaşırken, önce kısa bir Google araması yapmak lazımdır.

Belki daha ilginç bir şeyler öğrenebilirsiniz.

İnsan zihni kendi inandıklarına veya inanmak istediklerine uygun düşen hikâye ve olguları fark etmeye daha meyillidir.

Buna 'doğrulama sapması' deniyor.

ARAŞTIRIRKEN

Bu yüzden bir konuyu araştırırken, sahip olduğumuz kanaati aykırı olan bilgileri göz ardı etmediğimizden emin olmalıyız.

Bazı bilim insanları kişisel görüşleri araştırma sonuçlarını etkilemesin diye farklı görüşlere sahip olan yani yankı odası yaratmayacak kişilerle işbirliği yapıyorlar.

Bu insanlar sürekli bilim insanının yanlışlarını kanıtlamaya fikir ve çıkarımlarını kontrol etmeye çalışır.

Kendi hayatımızda biz de alternatif bakış açılarına sahip arkadaş ve tanıdıklar bulabiliriz.

Bu insanlarla iyi anlaşmamız veya onlardan gelebilecek yanlış bilgiye hoşgörü göstermemiz gerekmez.

Bu tutum bilgi ile beslenirken bize çok daha bol çeşitli bir menü sunacağı için her halükarda daha sağlıklı ve dengelidir.

Medya okuryazarlığı böyle bir bilgi menüsü hedefler.

ŞART DEĞİL

Şunu unutmamak gerekir ki;

İki şey aynı anda artıyorsa bunların nedensel olarak birbirine bağlı olması şart değildir.

Bağlantı ile nedensellik farklıdır.

Dünyamızı düşünürken bunu akılda tutmalıyız.

Mesela:

Bir şehirde, bir bölgede şiddet içeren suç oranı artıyor bu çetelerin faaliyetlerine bağlanıyorsa veya bir siyasetçi işsizlik oranını düşürdüğü gerekçesiyle övünüyorsa,övülüyorsa daha geniş bakış açısıyla bu sonuçlara neden olabilecek tüm unsurları incelemek gerekir.

Çünkü bu fonomenlerin alternatif açıklamaları da olabilir...