Selda Yılmaz anımsatıyor!

Ne güzel demiş Ömer Hayyam;

'Yarım somunun var mı?

Bir de ufak evin?

Kimselerin kulu kölesi değil misin?

Kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya!

Keyfine bak!

En hoş dünyası olan sensin!'

Acaba içimizde kaç kişi kaldı, Ömer Hayyam'ın tarif ettiği gibi...

Ödemişli Altan Düzalan'a da hak vermiyor, değilim...

Altan'ın bir sözü var;

'İnsan ulaşamadığı her şeyin 'delisi', ulaştığı her şeyin ise 'nankörüdür!' der...

Şöyle sağıma soluma bakıyorum, hak vermemek mümkün değil!

Biliyor musunuz?

'Türk'üm diyemeyenlerin yeni Jargonu; 'Osmanlı torunuyum...'

Halbuki;

'Osmanlı' bir ailedir...

'Türk' ise bir ırktır!..

Ve, ırkını inkâr eden ise soysuzdur!...

Bu gerçeği dile getiren ise İlber Ortaylı...

MİKROFON BAŞINDA

'Proje' üstadı Engin Deniz Eriş'ten öğrendim:

İlk sözü şöyle;

'...Veee büyük bir heyecanla beklediğim projemiz nihayet hazır!'

Tabii ki detaylarını sizler gibi ben de merak ettim...

Söylediği şu:

'Salgın koşulları; sanata ulaşmamızı zorlaştırsa da, zorlukları aşan sanatçılar şimdi mikrofon başında!

Sanat, hayatımıza renk ve ses katarken, bu renkleri hiçbir zaman göremeyecek kişiler için şimdi Tiyatro mikrofonda!'

HATIRALARIMIZDAN SİLİNMEDİ

Bizim yaşımızdakiler heyecan ve mutlulukla anımsar 'Radyo Tiyatrosu' nu!

Daha televizyon Türkiye'ye gelmemişken, radyo cihazı bile her evde yokken, şirin küçük bahçeli evlerimizde, perşembe ve Cuma akşamları konu komşu bir odada toplanır, 'Arkası yarın'ı, yani 'Radyo Tiyatrosunu' bekler, çıt çıkarmadan replikleri dinlerdik.

Sonra da yorum başlanır, bir hafta sonrasının gelmesini heyecanla, ip çeker gibi beklerdik...

İşte bizim aileden de 'Doğan Yağcı', 'Sadık Yağcı' ve gelinlerimiz gibi ünlü çok ödüllü tiyatrocular ve yönetmenler de çıktı...

Doğan Yağcı bir ara Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü tarafından Erzurum'da görevlendirilmiş ve orada tiyatroyu sevdirdiği gibi 'Erzurum Devlet Tiyatrosu'nu da yaşama geçirtmişti...

ÇOK YAKINDA

'Geleceği Paylaş!' sivil insiyatifi ve Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşları Güç birliği iş birliğinde, koordinatörlüğünü Sivil Toplum Gönüllüsü Liz Sarda tarafından yürütülen, Yönetmen Rüçhan Gürel'in sahnelediği ve Emel Bala tarafından proje için özel olarak kaleme alınan, 'Eski Sevda, Yeni Aşk' adlı radyo oyunu 28 Mart Pazar günü (bugün) dijital platformlar ve radyo kanalları üzerinden bizlerle ve tiyatro severlerle buluşacak.

Proje' üstadı Engin Deniz Eriş bu arada şu uyarıyı da yapıyor;

'Katılım için; (@gelecegipaylas) hesabındaki linkten kayıt yaptırmayı unutmayın!'

UNUTULMAZLAR

Bazı isimler insanın yaşamında önemli yer tutuyor...

Ne bileyim 'Hürrem Sultan' gibi...

O dizi hâlâ hafızalarımızda...

Birçok kişi sevdiğine ya da sevenlerine 'Hürrem Sultan' lakabını bile yakıştırıyordu...

Benim de aklımda kalan isimlerden biri de, Sivil toplum gönüllüsü Liz Sarda...

Liz Sarda Hanım gibi İzmir'de koşuşturan, yardımlara koşan, ama hiçbir zaman ön plana çıkmayan kişimiz fazla yoktur...

Hiç unutmuyorum:

Bir gün birkaç arkadaşımızla birlikte bir davete kendisini gördüm...

Yine önemli bir projenin, karşılıksız içinde idi...

Türk Sanat Müziği aşığı Liz Sarda Hanım'a, biraz da laf olsun diye, 'Bize özel bir konser verir misin?' dedim...

Kırmadı...

Etrafında toplandık ve emin olun, sahnedeki sanatçıdan çok daha keyif verecek şekilde şarkıları seslendirdi...

Sonraları rahatsızlandığını ve yurt dışına tedavi için gittiğini duydum ve izini kaybettim...

Şimdi yine önemli bir görevde, 'Tiyatro Mikrofon' da 'Koordinatör' olarak karşımıza çıkıyor...

Aslında oyuncu olarak da görev alabilirdi...

Yine 'dost' insan Yönetmen Rüçhan Gürel'den de söz etmek istiyorum...

Sevgili eşi ile birlikte İzmir'de önemli bir eksikliği kapatara tiyatro kurdu...

Önemli eserleri sergilediler...

Bir gün onları izleme mutluluğunu da buldum...

Yoktan var eden Rüçhan Gürel bıkmadan, usanmadan İzmir'de tiyatro aşkını yeşertmek ve geniş kitlelere yaymak için büyük uğraş veriyor.

Eminim ileride şimdi olduğu gibi kendisinden çok söz edilecek...

NEYSE Kİ VARLAR!

Beni mutlu eden bir nokta da şu!

Artık sponsorlar yani destekçi de bulunuyor...

Örneğin bizim Bornova Belediyesi...

Örneğin; Çiğli belediyesi ile birlikte; Alsancak'taki Han Tiyatrosu, Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı, Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Şubesi temsilciliği destekleri ve Roteks A.Ş., Karabağlar Çalıkuşu Rotary, Cem Ofset'in büyük katkıları gibi...

AİLE DOSTUM; ZEKİ MÜREN!

Madem sanattan söz ettik, gündemimizdeki bir konudan ve de aile dostum Zeki Müren'den söz etmeden geçemeyeceğim...

Bir aile dostum bildiği için göndermiş...

Keyifle paylaşmak istiyorum...

Bazılarına 'kapak' olmasını diliyorum...

Bu arada Zeki Müren'in bir isteğini, dileğini yerine getiremedim onu da paylaşayım:

Bir gün yine Bodrum'da beraberiz...

Şimdi müze olan evinin giriş kısmındaki bahçesinde oturduk, ondan bundan söz ediyoruz...

Şakalaşıyoruz...

Birden ciddileşti ve, 'Yaşar, benim hayatımı sen yaz!' dedi...

Şaşırdım;

Kızımın küçükken oynadığı beşiği anımsattı ve adını da koydum dedi:

'Boş beşik!'

'Kitabı yazmaya kışın başlayalım!' diye devam etti..

Sağlık sorunları öne çıkmıştı...

Endişeli baktığımı görünce, 'Arap dünyasının en ünlü şarkıcısı' Mısır'ın yüzü ve sesi Ümmü Gülsüm'ü örnek göstererek 'Kaç yaşında yine ayakta. Ben de öyle olacağım' mealinde laflar etti...

İzmir'de elinde mikrofon kaybettikten sonra, onu Bursa'ya götürecek uçağa yerleştirinceye kadar yanındaydım...

Pilotlar ya da görevliler, 'Sen de geliyor musun?' diye sorduklarında, 'Dayanamam!' diyerek özel uçağa binmedim...

Havalanırken sadece el salladım...

Şimdi Zeki Müren'in ruhuna dua ederken onu bir kez daha anmak için bir gerçeği öğrenelim...

KİM BİLİR?

Çanakkale Şehitler Abidesine bakın.

Ona bakınca Zeki Müren'i de görürsünüz.

1958'de Abide inşaatı parasızlıktan yarım kalmıştı.

Bağış kampanyası başlatıldı.

Zeki Müren gazino programlarını hemen yarıda kesti.

Önce gazinolardan para toplamaya başladı ve tüm sözleşmelerini iptal etti, ardından hemen ülke içinde turnelere çıktı, şehir şehir şarkı söyledi. Tüm kazandığını Abide inşaatına verdi.

Bugün Çanakkale'de Şehitler Abidesi varsa, onu büyük sanatçımız Zeki Müren'in çabalarına borçluyuz.

Kim bilir kaç tuğlasında, kim bilir ne kadar harcında onun katkısı vardır. Dertli gönüllere giren Zeki Müren, ruhu şad olsun.