Son günlerde artarda yaşanan intihar vakaları hepimizi yürekten yaralıyor.

Bir bakıyorsunuz, bir kardeşimiz yıllarca hizmet verdiği partisi tarafından elinden tutulmadığı bir yana işsizlikten aç kaldığı için köprüden atlıyor.
Bir başka gün; bir çiftçimiz traktörü icra tarafından elinden alındığı ve mahsulü giderinin altında kaldığı için canına kıyıyor.
Daha bir hafta önce, eşiyle birlikte mutluluk fotoğrafları verilen bir çift yana yana ölü olarak bulunuyor.
Bir doktor ‘mobing’ uygulandığı için ölüm uykusuna yatıyor.
Bunun gibi sayısız intiharlar, cinayetler, ölümler…
Ne oluyor bizlere?
Genç Gazeteci Fatih Özkılınç ile görüşen Psikolog Mevlüt Ülgen ilginç bir noktaya dikkat çekiyor!
Söylediği şu:
‘İntihara götüren, sosyoekonomik, siyasal ve toplumsal faktörleri ortadan kaldırmaya çalışmalıyız.
İntiharları önleyici çözümleri ortaya koymalıyız.
İndirgemeci tutum ve inkârlarla sorunlar çözülmüyor.
Daha fazla insan kaybediyoruz…’
Yani intihar önleyici çözümler şart
Bir zamanlar, emekli olup, Bornova’da özel muayene açmadan önce Psikolog Doktor Nalan Gencer beni aradı ve özel görüşmek istediğini söyledi.
Merak ettim, Atatürk Lisesi arkasındaki bir devlet hastanemizin semt polikliniğine gittim.
Beklerken, methini duyan bir hasta ile sohbete daldık.
‘Nasıl?’ dedi, doktor için…
‘Çok iyi, iyi ki geldiniz?  Benim de doktorum; yüzde yüz faysa sağlıyor!’ dedim..
Bu kez yine ‘Nasıl?’ diye sordu;
Ben de, ‘Daha önce sabrım iki dakika sürüyordu, şimdi sayesinde 4-5 dakikaya çıktı…’ yanıtını verince, çevremizdekilerle birlikte kahkahayı patlattık…
Düşünebiliyor musunuz?
Herkes endişeli!
Ama bir anda endişelerini, sıkıntılarını unutuyorlar…
Bir cümle bile insanların ruh hallerini değiştirebiliyor…
Yani her şey bizim ellerimizde, dilimizde…

Psikolog Dr. Nalan Gencer, çağırma nedenini şöyle açıkladı:
‘Bir hastam var, çok genç! Ailesine bakmak zorunda.  Eğer iş bulamazsa mutlaka canına kıyar. Kendisini ve ailesini kurtaralım. Çok yere başvurdum, çözüm bulamadım. Son kalem sensin!’
Üzerime öyle büyük bir yük yükledi ki, ne yapacağımı şaşırdım.
İnanılacak gibi değil, iki gün önce İzmir’in tanınmış bir bilgisayarcısıyla tanışmıştım. Sonra milletvekili oldu.
Yanında 100’ün üzerinde çalışanı vardı.
‘Bu gence mutlaka iş vereceksin!’ gibi emir cümlesi kullandım, doktorun anlattıklarını söyledim.
Başkası olsaydı ‘Sen nasıl konuşuyorsun?’ diye ters tepki gösterebilirdi.
Anlayış gösterdi, ‘Ben onu aç ve işsiz bırakmam!’ dedi.
Çok sonra o delikanlı beni aradı ve ‘İyiliğini unutamam!’ dedi.
Yani şuna inanıyorum:
Bizler istersek ne aç ne da açıkta hiç kimseyi bırakmayız, pandemiye rağmen…
Ama çevremizdeki sahtekarlar, namussuzlar en büyük hasletimiz olan güveni kaybettirdi.
Baksanıza şehitlerimiz ve şehit yakınları için sözde yardım toplayanlar bile dolandırıcı çıkıyor…
Daha çok örnek var…
Hangisini söyleyeyim, sizler de mutlaka duymuş ya da yaşamışsınızdır!
Nedense hep bir şekilde yırtıyorlar, kendilerini kurtarıyorlar…